Eğer parlamento "bir dönemi sorgulamak için" önceki gün ortaya koyduğu iradeyi, "dokunulmazlıklar konusunda da" koyabilseydi, hem kendi saygınlığını artırırdı ve hem de siyaset kurumunun. Dokunulmazlıklar, "siyasetin yumuşak karnı." Her konuda "AB standardından" söz eden siyaset sektörü, iş "dokunulmazlığa" gelince "alaturka standarttan" bir türlü vazgeçemiyor. Ama "nereye kadar?.. Ne güne kadar?"
***
Meclis'te "soruşturma komisyonlarının kurulması" konuşuluyordu. Önceki gün. Biz de bazı milletvekilleri ile sohbet ediyorduk. Kimi yolsuzlukların önlenmesi için "sosyal analizler" yapıyordu. Kimi "siyasi analizler." Kimi ABD'den örnekler veriyordu, kimi İngiltere'den. İlahiyat profesörü, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz "ben halkın diliyle konuşacağım" diye araya girdi: - Anadolu'da bir söz var... Belki biraz ayıp kaçacak ama, halk böyle söyler: Başta durdurursan, kıçta da durur.
***
"Hocam" dedik: - Halk buna "balık baştan kokar" der. Prof. Gündüz: - Halk çok şey söyler.. İmam, cemaat meselesi... Ben iki şey bilir, söylerim... Bir: Tepedeki çalmazsa, aşağıdaki hiç çalamaz... İki: Bu iletişim çağında hiçbir şey gizli kalamaz... İki kişi arasındaki ilişki bile.
***
Amerikalı bir yazar (Robert Klitgaard) yolsuzlukların "sebebini" araştırmış. Ve şu sonuca varmış: - Tekelci yapılaşma... Tek başına karar alma yetkisi... Hesap sorulmaması. Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanı Azmi Ateş dedi ki: - Amerikalı yazarın bu sözlerini raporumuzun girişine yazdık.
***
- Sayın Ateş... Amerikalı öyle demiş... Ya siz ne diyorsunuz? Azmi beyin komisyonu "aylarca" çalıştı. "Kamyonlar dolusu" belge topladı. Yolsuzluk, usulsüzlük gibi konularda "büyük bir arşiv" meydana getirdi. Önceki gün Meclis kürsüsüne çıkanların çoğu "bu arşivden" yararlandılar. Azmi Ateş "yolsuzlukla mücadele için gerekli formülü buldum" dedi. - Nedir? - Formül, beş ayaklı... Hukukun üstünlüğü... Şeffaflık... Hesap vermek... Çoğulculuk... Ve katılımcılık.
***
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in bir sözünün altını çizmek istiyoruz: - Yaşadıklarımdan sonra daha yeni normalleşmeye başladım.
***
Yanımızda "başkaları da" vardı. Azmi beyden "bu cümlesini açmasını" istedik. "Hayır" dedi: - Yeni, yeni normalleşirken, yine sinir sistemimin bozulmasını istemezsiniz herhalde. Belli ki, yolsuzlukları soruştururken karşılaştığı olaylar ve öğrendikleri şeyler "Avni Ateş'in vücut kimyasını bozmuş."
***
Sohbet sırasında "ortaya" bir soru sorduk: - İşler nasıl gidiyor? Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz "bürokrasi ayak sürüyor" dedi. Baktık "herkes" aynı görüşte. Bir ülkenin parlamentosu bile "bürokrasiden yana dertliyse..." Ortada "ciddi sorun" var demektir. Ve "çözülmesi gerekir."
***
Azmi Ateş: - Bizim komisyon çalışmasını sürdürürken, bazı bürokratlar bilgi vermekte isteksizdi... İşi yavaştan alıyorlardı... Komisyon çalışması sona erdi... Savcılıklara, suç duyuruları başladı... Bakıyorum da yine aynı bürokratlar, işi ağırdan almaya, ayak sürümeye devam ediyorlar.
***
Meclis çalışıyordu. Milletvekilleri kürsüde konuşuyorlardı. Kimi "grup" adına, kimi "şahsı" adına. Herkes "yolsuzluktan" bahsediyordu. "Nasıl önleneceğini" anlatıyordu. Prof. Dr. İrfan Gündüz, kolumuzu tuttu: - Ben onu, bunu bilmem... Uzun lafa, bilimsel izahlara gerek yok... Başta durdurursan, kıçta da durur... Baştaki çalmazsa, kıçtaki nasıl çalacak?
***
Prof. Gürbüz'ün söylediklerine "herkes aynı tepkiyi gösterdi: - Doğru. Bizce de "doğru." Ama bu konular açılınca, "bir doğru daha" var. "Dokunulmazlıklar."