Deprem bölgesinde ikinci günüm...
Giderken yardıma koşan insan yoğunluğundan normal karşılamıştım. Fakat dönerken de aynı manzaraya peş peşe tanıklık edince bu kadar da olmaz dedim...
Tamam, Koç Holding ve markaları deprem bölgesine birtakım yardımlarda bulunduğu bilgisini paylaştı.
Ama Adana-Antakya hattındaki bütün Opet istasyonlarında market bölümlerinin kapalı olmasına anlam veremiyorum.
Şunu diyebilirsiniz.
"Satılabilecek tüm market raflarındaki ürünler bitti, o yüzden kapalı tutuyoruz."
Tedarik sorunundan kaynaklı bu makul ve kabul edilebilir bir durum.
Ancak siz o istasyonları sadece tuvalet ihtiyacının karşılanması için bile açık tutmak zorundaydınız.
Fotoğraftaki istasyon İskenderun-Hatay yolunda...
Marketin kapısına kilit vurulmuş...
Yanında Dağ-Sa Tahsin Usta marketi vatandaşa hizmet veriyor.
İçeride tuvalet var. O ihtiyaç için uzun bir kuyruk var.
Orada seyyar çay satan kadınlara soruyorum.
"Sistemler çalışmıyor diye iki gündür Opet marketini açmıyor" diyorlar.
Yahu siz senelerdir o istasyonlarınızın pazarlamasını 'Temiz Tuvalet Kampanyası' ile yapmadınız mı?
Tam da olması gereken günde buraları nasıl kapatırsınız? Tahsin Usta'nın sistemi çalışırken 20 metre yanındaki istasyonunuzun sistemi nasıl çöker?
Bu arada şunu da söyleyeyim...
Bu durum sadece sözkonusu istasyona has bir durum değildi.
Önünden geçtiğimiz bütün Opet istasyonlarında marketler kapı duvar...
Bu tablo koskoca Koç Holding'e ve onun markası Opet'e yakışmıyor...
Hep olumsuz örnekleri yazmayayım.
Takdir edilecek işler de var.
Hatay'dan çıkışımız oldukça meşaketliydi. Yaklaşık 12 saatlik bir trafiğin ardından İskenderun'a ulaşabildik. Doğal olarak yolda gözümüz sürekli açık akaryakıt istasyonu aradı. Hatay-Kırıkhan yolu üzerindeki Petrol Ofisi istasyonlarındaki kuyruğu görünce bir umut içeriye daldık. Tam bir koordinasyon içinde akaryakıt hizmeti veriliyor. Üstelik tuvaletleri de açık...
Sağ olsunlar...
O yakıt bizi İskenderun'a kadar getirebildi.
SAMANDAĞ'DAN SAHRA HASTANESİ TALEBİ...
Deprem bölgelerinde birçok yerde Aile Sağlık Merkezleri'nin de büyük bölümü yıkılmış durumda... Hatay'dayken Samandağ'da çalışan doktor bir arkadaşım telefon etti. Bölgede görev yapıyor. Orada birçok aile hekimliği binasının enkaz altında kaldığını söyledi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün 10 ilde 77 sahra hastanesi kurulduğunu açıkladı ama gördüğüm kadarıyla deprem bölgesinde daha fazla hastaneye ihtiyaç var. Özellikle ilçelerde... Bölge ilçelerine de hastaneler kurulursa en azından hem diyaliz gibi akut hastalığı olanların tedavileri daha çabuk yapılır hem de vatandaşlar ihtiyaç duydukları ilaca rahat ulaşır.
TEKSTİLCİLER İŞ BAŞINA...
Dün Adana'da AFAD çadırlarını gezerken en önemli sorunlardan birinin de iç çamaşırı olduğunu duyunca tekstilci bir arkadaşımı aradım. Sağ olsun kendisi de Antakyalı olan Kaan Dik hemen organize etti. 1 tır çamaşırı bugün yarın bölgeye gönderecekler...
Bu arada bölgedeyken bir mesaj da eski TİM Başkanı İsmail Gülle'den geldi. Merter bölgesindeki tekstil ve hazır giyim firmalarının koordinasyonunda 300 adet konteyner ev yardımını organize ediyorlar.
Onlardan da Allah razı olsun...
CAN SIKICI DİYALOG...
Bu kısmı yazıp yazmamayı çok düşündüm.
Belki yazmayacaktım da... Ama bana öyle dokundu ki...
Yahu insanların evi başına yıkılmış, ya akrabalarını kaybetmişler ya canlarını zor kurtarmışlar. Kışın ayazında AFAD'ın kurduğu çadırlara sığınmışlar...
Ama bazıları hala o üstten üstten bakışını gizleyemiyor.
Güzelyalı Semt Pazarı'nda kurulan AFAD çadırında birine soruyorum, söylediklerini şaşkınlıkla dinliyorum. Noktasına virgülüne dokunmadan buraya yazıyorum:
"Biz Adana'nın kuzey bölümündeyiz. Burada Adana'nın yerlileri ve elit kesimi yaşar. Ancak bu çadırda şimdiye kadar görmediğimiz şekilsiz şekilsiz insanlar var. Güney Adanalılar bunlar..."
Kadın bunları anlatırken yaşlı bir teyze yanıma yanaşıyor. Adeta vicdan dersi niteliğindeki şu cümleleri kuruyor: "Bak kızım... Deprem hepimize şunu gösterdi. Para, pul bu dünyada hiç önemli değil... Ne oldu? Parası olan, bize üstten bakan, zengin insanlar da burada kalıyor. Bizimle aynı yemeği yiyor. Hepimizin bundan ders çıkarması lazım."
İki farklı diyalogu sizin vicdanınıza bırakıyorum.
Velhasıl şu bir gerçek; bu millet birlik olmayı bilir ama bizi bu elitist kafa bitirir.