Biliyorsunuz, birkaç gündür gündem İran...
Geçen hafta Türkiye'ye verdiği doğalgazı 10 günlüğüne kestiğini açıkladı. (İran'dan günlük 28.5 milyon metreküp civarında gaz alınıyor. 10 günlük miktar 285 milyon metreküpü buluyor.)
Tabii, kışın sert geçtiği hatta günlük tüketimin 300 milyon m3'e ulaştığı şu günlerde bu haber pek de iyi olmadı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı krizi yönetmek için sanayide elektrik ve gaz kısıntısına gitti. Sanayiciler haliyle isyanda...
Fakat belli ki, bu iş uzun sürmeyecek.
Neden böyle diyorum?
Hafta sonu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile telefon diplomasisi işe yaramış görünüyor. Bu görüşmeden sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar başkanlığındaki bir heyet Tahran'da görüşmelerde bulundu.
İran'da Enerji Bakanlığı ve milli gaz şirketi (NIGC) ile bir araya gelindi.
Öğrendiğime göre, İran'dan gaz akışı kısmen başladı.
Önümüzdeki günlerde miktar daha da artacaktır.
Bu arada şunun da altını çizmekte fayda var: İran gaz hattında akışı engelleyecek herhangi bir sorun yok. Yani İran Milli Gaz Şirketi'nin 'teknik arıza' açıklaması bahane gibi görünüyor!
Peki o zaman niye gaz kesildi?
Bunun İran'ın kendi tüketiminin artmasından mı yoksa Türkiye'nin EastMed projesiyle ilgili çıkışından mı kaynaklandığını yakında anlarız.
Bir kesim enerjide yaşanan sıkıntının plansızlıktan kaynaklandığını söylüyor.
Doğru mu?
Sayılmaz...
Zira, kış başlamadan Enerji Bakanlığı kaynakları artırmak için görüşmelere başladı.
Örneğin Rusya'da Batı Hattı'ndan alınan gaz miktarı artırıldı. Günlük akış 90 milyon metreküpe çıktı. LNG ile ilgili de birtakım anlaşmalar sağlandı.
Bunlar yapılmasaydı, bugün yaşanan kesintiler sadece sanayiyle sınırlı kalmazdı.
Velhasıl...
Bütün bunlar aslında bize bir kez daha enerji bağımsızlığının önemini gösterdi. Öyle ya, enerjide bağımsızlık günümüzde siyasi bağımsızlıkla eşdeğer. Hele hele petrol, doğalgaz ve kömürde dışa bağımlı bir ülkeyseniz... Karşı taraf borunun vanasını kapattığında ulusal güvenliğiniz dahi tehlikeye girer.
İşte bu yüzden Türkiye dış politikada bağımsızlığın, savunma sanayisinde ve enerji alanındaki bağımlılıktan kurtulmaktan geçtiği düşüncesiyle hareket ederek, ciddi yatırımlara imza attı.
Savunma sanayinde hava, deniz, kara güçlerinin yerlileştirilmesi için geliştirilen silahlar, ülkemize karşı baskı unsuru olarak kullanılan terörün ortadan kalkmasını sağladı. 2017'de dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak döneminde ortaya konulan, denizlerde arama faaliyetleri için alınan sondaj ve arama gemileri, LNG yatırımları, nükleer enerji santralleri, yenilenebilir kapasitesinin artırılması, kaynak çeşitlendirilmesi, yeni boru hatları, depolama tesisleri başlıklarıyla oluşturulan 'Milli Enerji ve Maden Politikası' da meyvelerini vermeye başladı. Karadeniz'de milli gemilerle yapılan aramalarda Türkiye gazı buldu, yenilenebilir enerjide hem rüzgar hem güneşin kapasitesi arttı, nükleer yatırımları hızlandı.
Keşke enerji bağımsızlığı yolunda seneler evvel harekete geçilseydi... Bugün daha farklı bir Türkiye'yi konuşurduk...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz