Türkiye'nin en iyi haber sitesi
DİLEK GÜNGÖR

Her şeyden önce tedbir sonra tevekkül...

Bir yerde deprem oluyor, gözümüz kulağımız önce bölgeye çevriliyor, arkasından İstanbul'a...
Sabahlara kadar TV başında arama-kurtarmaları izliyoruz. Kah ağlıyoruz, kah sevinç çığlıkları atıyoruz. Olası İstanbul depremi için uzmanların 'yaklaşıyor yaklaşmakta olan' laflarını beynimize işliyoruz. Ortaya sürülen deprem raporları bizi kendimize getiriyor, irkiliyoruz. Bir hafta bilemedin 10 gün aramızda konuşuyoruz. Enkaz altında can vermek üzere olanları kurtarmaya çalışan kahramanları siyasetimize alet ediyoruz. Bunca zamandır yapılmayan kentsel dönüşümler için 'yerel yönetim mi suçlu, iktidar mı' kavgasına girişiyoruz. Müteahhidin, belediyenin siyasi menşeinden bir şeyler tutturabileceğimizi sanıyoruz. Depremde ölenleri, yaralananları bırakıp 'kimin binası yıkıldı' resimleri paylaşıyoruz. Kimimiz çorba dağıtıyoruz, kimimiz 'hak ettiler!' videoları yayınlıyoruz.
Ya, 10 gün sonra ne oluyor?
Sessizce çekiliyoruz depreme dayanıklı olmadığını bilmemize rağmen bir yerine iki daire alma umudunu yeşerttiğimiz eskiyen, çürük binalarımıza... Acılardan istifade ederek siyaset yaptığımız ofislerimize...
Ne zamana kadar?
Taa, bir sonraki depreme kadar...
Şaka gibi ama gerçek bu!
Artık silkelenip, hepimizin kendine gelmesi gerekiyor.
Bu işin AK Partisi, CHP'si, MHP'si, İyi Partisi, Gelecek Partisi, DEVA'sı, İP'i hatta sivil toplum kuruluşu, özel sektörü, vatandaşı yok.
Ya herkes elini taşın altına koyup, siyaseti, rantı kenara bırakıp ne gerekiyorsa topyekün seferberlik ruhuyla yapacak ya da tevekkül edip oturarak öleceği günü bekleyecek. Düşünsenize, İstanbul'da 7.5'ın üzerinde bir deprem olsa...
Geçenlerde 2018'de hazırlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nin raporu yine gündeme geldi. Buna göre, 48 bin bina yıkılacak. 194 bin bina orta ve daha üstü hasar görecek. 25 milyon ton enkaz oluşacak, yolların yüzde 30'u kapanacak, 463 içme suyu noktası, bin 45 atık su noktası ve 355 doğalgaz noktası hasar görecek. İstanbul ve Marmara Bölgesi'nin Türkiye ekonomisinin kalbi olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım. Böyle bir durumda büyük bir çöküş yaşayacağız.
Ama paradan puldan daha da önemlisi bu kafayla gitmeye devam edersek yüz binlerce vatandaşımız can verecek.
İşte o zaman dizimizi döveceğiz, tabii bir çift dizimiz kaldıysa...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA