Biz gazeteciler için tatilin uzunu pek makbul olmuyor. Ülkede neredeyse her dakikada bir gündem değiştiği için gözünüz telefondan başka bir şeyi görmüyor. Ben de elimde telefon, kulağımda kulaklık sahillerde bir 15 gün geçirdim ve mesaiye döndüm.
Bugün gündem Kalyon Enerji'nin Ankara'da açacağı, Türkiye'yi enerjide dışa bağımlılıktan kurtaracak ilk entegre güneş fabrikası olunca 'ekonomide, güvenlikte hatta siyasette tam bağımsızlık' konusunda birkaç kelam etmek farz oldu.
Malumunuz, 2013'ten bu yana Türkiye bir mücadelenin içerisinde… Tam Gladyonun yeni sürümü FETÖ'yü temizlemeye başlıyoruz, önümüze ABD'nin kara gücü PKK'yı çıkarıyorlar. Onları açtıkları hendeğe gömüyoruz, bu sefer Suriye-Irak koridorunda farklı versiyonlarını önümüze sürüyorlar. Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve TSK'nın kararlı mücadelesiyle koridoru yarıp geçiyoruz. Yola devam edelim, diyoruz. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin devre dışı kalmasını, parsel parsel emperyalist güçlere bölüşümünü susup izlememizi isteyenler saldırıya başlıyorlar. Enerjide tam bağımsızlık vizyonu uyguluyoruz, gemimizi taciz etmeye kalkıyorlar. "Siz üretmeyin, gümrük duvarlarınızı açın, biz ithal edelim" diyenlere karşı ekonomide yerli üretim devrimi ilan ediyoruz. Geçmişte 'dünya ekonomisiyle bütünleşmek' gibi süslü laflarla Türkiye'de piyasanın anahtarını ellerine alanlar karşımıza dikiliyor.
Tabii sadece onlar olsa iyi…
Bir de onların içerideki elemanları var.
Dış cephede mücadele ederken, içeride de epey hatta belki daha fazla efor sarf etmek gerekiyor.
Bir gün, sıcak para komisyoncuları ortaya çıkıyor. Öbür gün içerideki Atlantik memurları devreye sürülüyor. Sonra bakıyorsunuz, emir aldıkları çevreler kendini ele veriyor.
İşin acı tarafı ne biliyor musunuz?
Takke düşüp kel görünse de bozuntuya vermiyorlar.
Sizce bu anlattıklarımı alt alta koyunca, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'tan da neden nefret ettikleri daha net ortaya çıkmıyor mu?
Bugünlerde olanları anlayamayanlar ya da anlamak istemeyenler için kısa bir özet geçeyim…
Türkiye, geçmişte ülkenin içine girdiği egemen güçlerin hegemonya duvarlarını yıkmaya başladı. Siyasette, ekonomide, enerjide, dış politikada milli bağımsızlık stratejisini adım adım devreye soktu. Bugüne kadar sorgusuz sualsiz kabul edilen Batı'nın ahlaksız tekliflerini artık elinin tersiyle itiyor. Sıcak paracılara siyasi imtiyazlar vermekten vazgeçiyor. İthal ikameci politika yerine üretime dayalı bir paradigmaya geçiyor. Piyasayla kavga etmiyor ama kilidin anahtarını da ellerine vermiyor.
Biliyorum, önümüzde uzun bir yol var. Ama ben büyük dönüşüm hikâyesinin muzaffer olacağına eminim.