Hayran olmamak elde değil...
İçeri girdiğinizde gururlanıyorsunuz, göğsünüz kabarıyor, eşsiz mimarisiyle iftihar ediyorsunuz, raflardaki milyonlarca eseri tek tek okumak için sabırsızlanıyorsunuz.
Evet...
Ankara'da açılan Millet Kütüphanesi'nden bahsediyorum.
Dün Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonuyla ülkeye kazandırılan muhteşem eserin açılışındaydık.
Bana göre, burası Erdoğan'ın ustalık eserlerinden biri...
4 milyon basılı (2 milyon kitap, 2 milyon basılı yayın), 120 milyonun üzerinde elektronik yayın, 550 bin e-kitap ve nadir eserlerin bulunduğu ilim ve kültür yuvası, şimdiden dünyanın sayılı kütüphaneleri arasında yerini aldı. Kısa sürede basılı eser sayısının 5 milyona çıkması bekleniyor. Aynı anda 5 bin kişinin yararlanabileceği kütüphane 7/24 açık olacak.
Hiçbir şey atlanmamış...
Kubbesindeki ayet de çocuklar ve gençler için yapılan ayrı bölümler de... Konferans, müze ve sergi salonları, atölyeler, eğitim sınıfları, restoranlar, kafeler dahi düşünülmüş.
Aslında bir kütüphanenin ötesinde bir yaşam merkezi inşa edilmiş...
Hani İngiltere'ye, New York'a, Rusya'ya gittiğinizde hayranlıkla gezdiğiniz kütüphaneler vardır ya...
Onlardan eksiği yok, fazlası var diyebilirim.
Ama açılıştan sonra baktım.
Niye yalan söyleyeyim...
Malum kesimin böylesine doğru bir icraate takacak kulp bulamayacağını ya da alkışlayacağını düşünürken yanılmışım.
Atatürk'ü şekilden şekile sokan ucube heykelleri dikenleri ayakta alkışlayanlar, bir kitapla kendini aydın sınıfında görenler, her fırsatta taraftarlarının okuryazarlığından dem vuranlar başını kuma gömdü.
Hiçbirinden çıt çıkmıyor.
Onların bir alt versiyonları da kütüphaneyi 'gereksiz' buldu.
Hadi, memleketimin aydınları, entelektüelleri, edebiyatçıları... Bir ses verin yahu...