Uzun bir süredir hikayeyi sağdan soldan dinliyordum. Belli ki, TAV İnşaat'ta ortaklar arasındaki uyumsuzluk, banka borç yapılandırması sürecinde iyice ayyuka çıktı. TAV Holding'deki payını satarken inşaattan da çıkmak istediğini söyleyen Akfen'in patronu Hamdi Akın haziranda hisselerini Gazelle'ye devretmeye kalktı. Ama ortaklar 'şerh' koyunca satış gerçekleşemedi. Hatta Akın, meseleyi mahkemeye taşıdı. Şimdi yeni bir senaryo daha gündeme geldi. Ortaklar TAV İnşaat ve İDO'daki hisseleri takas edip yollarına devam edecekmiş! Konuşulana göre, Akfen'in patronu Hamdi Akın şirketteki yüzde 20'lik payını Sani Şener'e devredip TAV İnşaat'tan çıkacak, Şener ise İDO'daki payını Akfen'e verecek.
'Al gülüm, ver gülüm' hesabı...
Peki 350 milyon dolara yakın banka borcu ne olacak?
Hamdi Akın yüzde 20 ortaklığı bulunan şirketin yönetiminde yer almadığını, borçlarda imzası olmadığını söylüyor. Bugüne kadar bunca ticari iş yapan Tepe Grubu, "vakıf şirketiyiz" diyerek borç yapılandırmasında taahhütte bulunmaktan kaçınıyor.
Bir söz vardır ben de çok severim. 'Yaprakları yerken kıtır kıtır, sapına gelince me' derler ya...
Bizim Türkiye'deki patronların durumu da o... İşler yerindeyken, ihaleler alınırken, banka kredileriyle inşaatlar yapılırken, keyifler gıcırdır. Ama şirket biraz tökezlediğinde banka borçları biriktiğinde herkes kaçışmaya başlar. Şirketlerini öylece cami avlusuna bırakırlar!
Alın Temsa'da yaşananlara bakın...
Diyebilirsiniz ki, bundan sonra ne olacak?
Bana göre, bundan sonra 'iyi niyetli' patrona kolaylık sağlanmaya devam edilir. Ama 'kötü niyeti'nden şüphe edilenler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Misal, Türk Ticaret Kanunu'nda bu konuda bir sürü madde var. Açın 553'üncü maddeyi okuyun. Maddede, şirketlerin kurucuları, yönetim kurulu üyeleri, yöneticilerinin sorumlulukları tek tek anlatılıyor. Kanuna göre, bu kişiler şirkete, pay sahiplerine ya da şirket alacaklarına karşı vermiş oldukları zararlardan dolayı sorumludur.
Velhasıl, bu meselelerde iş alacaklılar ve borçlular arasında nereye gider bilmiyorum...
Ama şu bir gerçek ki...
Bankalar da artık kendilerine çekidüzen vermeli! Birkaç ay önce Ülker ve Doğuş örneğinde gördük. Sıradan bir vatandaş borç istese tüm iş hayatının seceresini isteyen bankalar, bu şirketlere gözleri kapalı milyar dolarları dağıttı. Kredi ödemelerinde sıkıntı başlayınca akıllarına kefalet istemek geldi. Bundan sonra benzer sıkıntılar yaşanması istenmiyorsa, herkes yoğurdu üfleyerek yesin!