Birkaç gündür bir iş için Londra'daydım. Orada gördüklerim, duyduklarım başka bir yazının konusu...
Bugün muhalefetin üzerinde tepinmeye çalıştığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) açıklamasına değineceğim.
Takip ettiniz mi, bilemiyorum.
Bankacılık sektörünün en üst otoritesi BDDK, güncel mali bünye değerlendirmesi çalışmasının sonucunu paylaştı.
Bankacılık sektöründe takip hesaplarına aktarılması gereken, ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerine kullandırılmış toplam 46 milyar lira büyüklüğünde kredi tespit edildiğini bildirdi. Bankalara 2019 sonuna kadar söz konusu krediler için gerekli sınıflama değişikliklerinin yapılması ve beklenen kredi zarar karşılıklarının ayrılması konusunda bildirimde bulundu.
Sonra bir anda kıyamet koptu.
Muhalefet kesimi, hiçbir tahmini tutmadığı için yalancı çobana dönen ekonomistler, ismini gizleyen bankacılar, buradan bir felaket senaryosu yazmaya koyuldu. "Bu rakamlar buzdağının görünen yüzü", "46 milyar TL vatandaşın sırtına yüklenecek", "Paranın üzerine bir bardak su için" diyerek algıya başladı. Amaç, vatandaşın gözünü korkutmak...
Halbuki, hepsi biliyor. Biz ormanı görüyoruz, BDDK tek tek ağaçların seceresini tutuyor. Yani, "bankacılık sektörünün başı mı ağrıyor, ateşi mi çıktı, hastanelik durumu mu var" hepsinden haberdar... Dolayısıyla, buradan kendilerine ekmek çıkmayacağını bilseler de karalamaktan duramıyorlar, sapla samanı birbirine karıştırıyorlar!
Bilmeyenler için anlatayım.
Bankacılık sektöründe krediler sınıflara ayrılır. Birinci grupta yer alan krediler ödenen, sorunsuz kredilerdir. Yani sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirenler... İkinci gruptakiler yakın izlenmesi gereken kredilerdir.
Makroekonomik şartlarda veya borçlunun faaliyet gösterdiği sektörlerdeki sıkıntılar nedeniyle finansal risk taşıyan kredilerdir.
Ama bunlar batık değildir. Yani hafif başı ağrıyanlar... Üçüncü gruptakiler tahsil imkânı sınırlı kredilerdir. Anaparanın ve/veya faizin tahsili, vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren 90 günden fazla geciken krediler bu gruba girer. Yani hastaneye yatmış, ama doktor kontrolünde olanlar... Haa, burada doktorun acil müdahalesiyle yeniden 2. gruba geçen krediler de olabiliyor.
Ayrıca, krediler teminatlı olduğu için bankacılık sektörünün külliyen zarar yazacağı bir durum da yok. Rakam rakam verip sizi boğmak istemiyorum. Genele bakarsanız, bankalar verdikleri kredilerin yüzde 85'ini tahsil eder. Bu türbülans dönemlerinde belki bir miktar değişebilir. 2. grup kredilerin üçüncü gruba aktarılma oranları da tarihsel olarak baktığınızda yüzde 10-15'leri geçmez. Velhasıl, halihazırda bankacılık sektörünün yakın izlemede tuttuğu 300 milyar TL civarındaki kredinin hepsinin tahsili gecikmiş alacaklar sınıfına geçirileceği filan yok. Ama malum kesim, uluslararası piyasalarda karşılık bulan, yabancıların kafasına takılan banka bilançolarına yönelik soru işaretlerini azaltan bu hamleyi ısrarla yanlış yere çekmeye çalışıyor.