Malum, ekonomide girdiğimiz türbülanstan bir an evvel çıkmak için herkes canhıraş çalışıyor. Belki bazısı daha çok istekli, belki bazısı daha az istekli… Ama eminim ki, herkesin tek derdi var: Dengelenme sürecinde uçağın pistten çıkmamasını sağlamak… Hatta ivedilikle yeniden 'take off' durumuna geçirmek…
Bunun için ne yapılması gerekiyor?
Tek bir saniyeyi dahi heba etmeden, çok çalışıp, projelere odaklanmak…
Biliyorum, "sadede gel, ağzındaki baklayı çıkar" diyorsunuz.
Bir süredir takip ettiğim bir konu var.
Takdir edersiniz ki, yaşadığımız türbülanstan çıkış sürecinde, Türk ekonomisine hem döviz girdisi hem de yarattığı istihdamla en büyük katkıyı sağlayacak sektörlerden birisi turizm…
***
Fakat bakıyorum
mart ayında turizm sezonu açılmasına rağmen hâlâ Türkiye'nin uluslararası tanıtımıyla ilgili somut bir proje ortaya konulamadı. Haa,
Turizm Bakanı Mehmet Ersoy da eşi Pervin Ersoy da tanıtım seferberliğini şehirleri gezerek başlattılar. Fakat Türkiye'ye yurtdışından
turist gelmesi için bu işlerin uluslararası alanda yapılması gerekmiyor mu?
Bildiğim kadarıyla, uluslararası tanıtım için yılın başında bir ihale açıldı. Koreli bir şirket ihaleyi kazandı. Ancak o ihale iptal oldu. Daha sonra sistemde değişiklikler yapıldı. Yeni bir reklam ihalesi daha oldu. Bu ihale de sonuçlandı. Geçen hafta da Polonya'da bir film ihalesi gerçekleşti.
Velhasıl, ihale üzerine ihale yapıldı ama bir türlü tanıtım stratejisi belirlenemedi.
Anlıyorum, turizmin içinden gelen bir bakan olarak Mehmet Ersoy kendi döneminde iyi bir şeylere imza atmak istiyor. Bunun için 18 yıldır kullanılan
lale figürlü Türkiye logosunu değiştirip
yeni bir sloganla Türkiye markasını
yükseltmek istiyor.
***
Fakat dedim ya, zaman geçiyor.
Derdim, bağcıyı dövmek değil üzüm yemek…
"Bütün sektörü kapsayan, dünyayla rekabet eden, Türkiye'yi ön plana çıkaracak yeni bir tanıtım politikası" hazırlamak için "ince eleyip sık dokuyalım" derken treni kaçırmayalım!
Zira, bu yıl için tutturulması beklenen bir hedef var: 50 milyon turist, 50 milyar gelir…