Sanal âleme girseniz Türkiye'nin Sudan'a dönüştüğünü filan sanırsınız. Ekonomi üzerinden kaos, korku, infial yaratmak için bir güruh harekete geçmiş vaziyette... "Yok kriz kapıdaymış, yok bitmişiz, yok maaşlar kesilirmiş, yok döviz hesaplarına el konulabilirmiş"... Falanmış filanmış... Bu ipe sapa gelmez konuları yazarak kirli operasyona alet olmak istemiyorum. Ancak bunlara dünden inanmak için can atan kesime de birkaç kelam etmem gerekiyor.
Bugün ülkede 'karanlık tablo çizenler' ile 1970'lerde 'ekmek, tüp ve gaz kuyrukları oluşturan, vatandaşa şeker ve yağ çilesi çektirenler' aynı güruh değil mi? Maalesef (!) milletin öyle bir hafızası var ki... Hiçbir şey öyle kolay kolay unutulmuyor. Peki ya AK Parti dönemi?
2001 krizinden sonra enkaz halinde devralınan ekonomi 3 kat büyütüldü. 2008'deki küresel krizden bu yana Avrupa'dan daha fazla (8.5 milyon kişi) istihdam yaratıldı. Kişi başına düşen gelir 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara çıktı. İhracat neredeyse 5 kat arttı. Enflasyon yüzde 30'lardan 10'lara düştü. Devletin borçlanma maliyeti yüzde 70'lerden 11'lere indi. Her 100 liralık vergi gelirinin 86 TL'si faize giderken şimdi bu rakam 12 TL'ye geriledi. Kamu borç stoku ve mali disiplinde bütün dünyanın gıptayla baktığı performans devam ediyor. Gezi Parkı, MİT TIR'ları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz'daki FETÖ darbe girişimi olmasa bugün 1 trilyon dolarlık bir ekonomiyi konuşacaktık.
Dolar meselesine gelirsek... Dolar sadece Türkiye'de değil tüm dünyada değer kazanıyor. Üzerinde bu kadar fazla kumpas kurulan ülkede kurun seviyesinin de 4 TL'yi geçmesini herhalde normal karşılamak lazım.
Anlayacağınız, AK Parti'nin ekonomideki sicili belli... Bu sicili yakından bilen piyasa oyuncuları da iş dünyası da yabancı yatırımcılar da kendilerini bilmedikleri bir suya bırakmaz. Hele hele çatıdan hiç atlamaz.
Velhasıl; merak etmeyin. O güruhun dediği gibi gemi karaya maraya oturmaz. Seçimden sonra ekonomide sorunlu alanlara ağırlık verilip yeni bir yol haritası çıkarılır. Hızla yola devam edilir.