Farkında mısınız? Günlerdir ülke olarak yanıyoruz. Son bir haftada binlerce hektarlık orman alanı kül oldu. Haa, yanıyoruz da ne oluyor derseniz... Hiç aslında... Vatandaş olarak da devlet olarak da akıllanmıyoruz. Her yıl aynı hataları yapıyoruz. Sonra 'Ciğerimiz yanıyor' diye ağıtlar yakıyoruz. Yangın söndüğünde gözyaşlarımızı silip, oturuyoruz. Bir sonraki yaz yine aynı olayları yaşayıncaya kadar geçmişe sünger çekiyoruz.
Birileriniz çıkıp 'Yangını biz mi çıkarıyoruz' diyebilir. Sen, ben, o ne fark eder ki... 10 yılda çıkan yangınların yüzde 13'ü afetlerden, yüzde 3'ü kasıtlı, yüzde 84'ü de ihmalden (insan hatalarından)... Demek ki, birilerimiz bilinçli ya da bilinçsiz yangını başlatıyor.
Peki ya başlayan yangını durdurmak?
İşte orada da ev ödevlerimizi yaptığımız pek söylenemez. Eskiye oranla Orman ve Su İşleri Bakanlığı yangına müdahale süresini 15 dakikaya indirdi, 776 gözetleme kulesi kurdu, yangını haber veren 230 kamerayı devreye soktu, 20 bin personelle ekip kurdu falan filan ama.... Hâlâ kiralık helikopterlerden kurtulamadı.
Düşünsenize, Edirne'den Kars'a milyonlarca hektarlık orman alanımız için 35 'tanecik!' helikopterle su taşıyoruz. Bunların çoğu kiralık... Saatine ortalama 8-10 bin dolar ödüyoruz. Satın alsak 15-20 milyon dolar... İki yıl önce ihaleye çıkıldı. Henüz neticelenmedi. Bakıyorsunuz, orman yangınlarına gelince ayırmadığımız parayı, kamudaki makam araçlarına öyle güzel harcıyoruz ki... Son 2 yılda bildiğim kadarıyla kamunun araç harcaması (alım ve kiralama) 1 milyar TL'yi geçti.
Bunları görünce insan sormadan edemiyor. Yahu, bu Maliye Bakanlığı yıllık bütçe hesaplarını yaparken kalemlerin içine orman yangını söndürme helikopterlerini de ekleyemez mi? Hani şöyle Mercedes, Audi A8, BMW kiralarının yanına birkaç tane fazladan Sikorsky, Agusta-Westland, Bombardier helikopteri kalemi açamaz mı?