Takım değerlerimiz, oyun anlayışımız ve mücadele gücümüz hergün daha pozitif bir çizgiye ulaşıyor. Dün 2. çeyrekte 12 sayıya çıkan fark bir ara maçı erken koparacağımız beklentisini getirse de yaşanan mücadele ve galibiyetin yine son topa kalması, bizlere gerçekleri bir kez daha gösterdi. Günümüz basketbolunda oyunun şiddeti, baskı ve çember altı mücadeleleri çok ön planda. Savaş-basketbol karışımı tablolar yaşanıyor. Maçları sakin sakin izlemek mümkün değil... İyisi mi giyin formanızı, yükseltin televizyonun sesini, bazen oturarak, bazen ayakta, mücadelenin ve savunmanın bir parçası olun.
Dünkü heyecanı biraz da İbo'nun sabah çalışmasında sakatlanması yarattı. Yoksa ilk yarıda Fatih, Kerem ve Serkan 'ın müthiş başlangıcı ile bulduğumuz 40-28'lik farkı sağlam olan bir İbo çok daha açabilirdi. Fark kapanınca, Tanjevic "Şu karambolde bir de Engin Atsür'ü deneyelim" diyerek adrenalinimize adrenalin kattı.
Engin'nin North Caroline State'den gelen hücum ribaunduna girme alışkanlıkları çabuk hücum sayısı yememize mal olduysa da üstün mücadele ve takım ruhu ile galibiyeti çok isteme, şans meleğini yine bizim tarafta tuttu.
Burada daha da önemli olan maç sonrası ağız birliği etmişçesine Doğan Hakyemez'in, Harun Erdenay'ın, İbo'nun, Ermal'in, hiç oynamamış Engin Atsür'ün oynamasından dolayı gösterdikleri mutluluk ve verdikleri destek idi. Takım bir bütündür. Bugün genç Semih, Engin, Hakan, Cenk kendilerini bugünkü Katar maçına hazırlayıp katkılarını eksiksiz vererek savunmayı bu sefer 60-65'lerde tutmanın çabasını göstermeliler. Eğer yakına bakarsak Yunanistan maçı sadece grup birinciliğini tayin edecek ve esas mücadele muhtemelen Slovenya veya Porto Riko karşısında verilip ilk 8'e kalınacak. Daha da uzağa bakarsak gruptan birinci çıkmak demek ilk 8'i geçeceğimize inanarak ilk 4'e kalma maçında Arjantin ile eşleşmemek demek.
Bu uzun bir şampiyona... Masöründen, doktoruna, gencinden kaptanına kadar herkesin görevi kazandıkça daha da zorlaşacak. Tanrı başarılarımızın ve şansımızın devamını nasip etsin...