Benim ömrümü yedi bu popüler kültür olayı ama ben bile anlamamışım! Evet, anlamamışım, itiraf ediyorum sayın okur. Sibel Tüzün meğer çok değişik bir insanmış. Karakterini bilemem ama fiziksel olarak bize gösterildiğinin çok dışındaymış. Ne zaman ki Survivor görüntüleri ortama düşmeye başladı, herkes derin bir suskunluğa büründü. Biz bir kuşak olarak Sibel Tüzün'ün en azından seksi bir insan olduğunu düşünürken, o bambaşka çıkmıştı. Halbuki biz hep onu bir patlama yapacakmış gibi sevmiştik. Kafayı kazıtıp tepeden örgülü saçlarını sarkıttığında, her tarafına tuhaf dövmeler yaptırdığında bile... Gelin görün ki, o hiçbir zaman beklenen patlamayı gerçekleştiremedi. Survivor ile son bir patlama ihtimaline hazırlanıyorduk ki, kozmetik ürünlerin olmadığı bir ortamda ancak tersine bir patlama yaşanabileceğini bize göstermiş oldu. Survivor'dan elendi çünkü halkımız onu makyajsız görmeye daha fazla dayanamadı.

TOPALOĞLU HİÇ BOZDU MU KENDİNİ?
Kimse kusura bakmasın kıymetli okur, medya mensuplarının görevi hakikati anlatmaktır. Türkiye'nin Eurovision yarışmaları tarihinin en kötü şarkıyla temsil unvanını Çetin Alp'li Opera'dan alabilen bir Sibel Hanım'ın 'hop kültür' kariyerine oracıkta, Süper Star'la zirvede nokta koymasını tercih ederken, onu ufacık bir ahtapotun ardından gözyaşı dökerken, hem de makyajsız halde izlemeyi milletçe içimize sindiremedik biz. Aslında Acun Ilıcalı milletimize bir şeyi çok açık biçimde gösterdi: Her ünlü, ününü hak edip etmediğini kanıtlamak için en yalın haliyle Survivor adasına gitmeli ve kendini ispat etmelidir. Bakın Sayın Mustafa Topaloğlu'na, hiç kendini bozdu mu? Aslanlar gibi takılıyor. Öyle abartılı hareketleri, gereksiz iddiaları, kaprisleri falan yok. Oysa yarışmanın başında, Mustafa Topaloğlu'nun ıssız bir adada neler yapabileceğine dair binlerce fantezi üretilmişti... Sonra, biz Doğuş'tan adanın yeni Nihat Doğan'ı olmasını beklerken, o arada tuhaf Tarzan bağırışları yapan ama daha ziyade çocuk ruhunu gösteren yepyeni bir karakter olarak karşımıza çıktı. Hani insan kızamıyor da bu arkadaşa. Anladık onu yani. Tabii 'sivil hayatta' spor aletleriyle poz vermeye benzemiyormuş adadaki yarışmalar, onu da öğrenmiş olduk.

ALMEDA HANIM VE SERGEN BEY
Ne var ki, Acun Bey'in hayal gücünün de bir sınırı varmış, onu öğrendik. Ne yapıp edip Hilal Cebeci'yi de ikna etmeliydi bu seneki Survivor için. Bakın reytingler ne hale geliyordu o vakit. Doğuş'un aksiyonları, binlerce frikik, binlerce gaf, kurguda-montajda seç beğen al! Hilal Hanım'ı gece gündüz uykusuz gözlerle Twitter üzerinden takip eden panpişlerin televizyon başında atacakları SMS üstüne SMS'ler de cabası! Tabii Acun Bey de eski amatör ruhunu kaybetti iyice. Bir televizyon kanalını neredeyse 365 gün doldurmak kolay değil zira. Görüyoruz ki, artık şahsi münasebetleri de epey etkili oluyor yarışmalarda. Mesela dikkat ediyoruz, Almeda üzerine özel bir eğilme var sanki, Acun'un torpillisi kontenjanından... Malum, Acun Bey'in son dönem ekürisi Sergen Bey, sırf Almeda Hanım için okyanus ötesine gidip duruyormuş, bu yüzden kameralar da arkadaşa daha bir kilitlenmiş adeta... Hayır, kızda da öyle bir ihtiras var ki, kafayı kaldırmadan kaleye doğru ilerliyor. 'Arnavut inadı' dedikleri böyle bir şey olsa gerek... Yoksa Sergen baş başa kaldıklarında romantik okazyonlar yerine top mu saydırıyor kızla karşılıklı? Bilemeyiz... Ama amatör ruhunu kaybetmeyen bir Alp Kırşan kardeşimiz olduğunu bilmek içimizi serinletiyor. Gelin görün ki, halkımız onu artık kadrolu Acun yarışmaları memuru olarak biliyor. Başka ne iş yapar, neden 'ünlü' olmuştu falan, hatırlayan yok. Yani Survivor dönüşünde, O Ses Türkiye elemelerinde şarkı söyleyip 'müthiş ses' Hülya Avşar'ın takımında sahneye çıksa şaşırmayacağız. Neyse ki adada yakaladığı iguanayı yemedi. Efendiliğiyle tüm milletimizin takdirini toplayan o güzelim hayvanı yeseydi, biterdi gözümde...