Ne kadar tartışılsa da Sertap Erener'in yaşlanmaya karşı savaş açmasına katılıyorum.
Yaşlanmak hiçbirimizin istediği bir süreç değil. Fakat hap ya da ilaç kullanarak, uzun ömür vaat eden ya da yaşlanmayı durdurma tedavilerini benimsemiyorum. Ben de uzun zamandır telomer diyeti uyguluyorum. Sonuçta yaşıtlarıma göre yılların üzerimde yaptığı etki oldukça olumlu.
Ne kadar yaşarım bilmiyorum ama yaşlanmaya karşı dur diyebileceğim bedenimin kabiliyetlerini keşfetme yolunda ilerlediğimi söyleyebilirim.
Çünkü vücudumuzun neye karşı zaafları var onu bilirsek hem yaşlanmayı yavaşlatma hem de kronik hastalıklara karşı mücadele edebiliriz.
İsterseniz konuyu derinlemesine masaya yatıralım. Watson ve Crik'in DNA'nın çift sarmal yapısını bulmalarından bu yana 60 yılı aşkın bir süreç geçti. Ve 1989 yılında başlayan İnsan Genom Projesi 2003 yılında başarı ile sonuçlandı.
Bu süreç bize genlerin karakterlerimizi belirlemenin yanı sıra kronik hastalıklara yatkınlığımız için de önemli bir rol oynadığını gösterdi.
İNSAN ÖMRÜ UZADI
Ayrıca bu çalışma yaşlanmanın programlanmış bir süreç olmadığını da ortaya koydu. Bugün bildiğimiz en önemli gerçek sağlıklı olmanın temelinde genler ve çevre etkileşimi olduğudur. Besinlerin içinde bulunan besin öğeleri moleküler düzeyde incelendikçe yediğimiz ve içtiğimiz her şeyin vücudumuza yarar ya da zarar sağlayarak sağlığımızı etkilediği belirlenmiştir.
Kronik hastalık yükü hızlı yaşlanmaya neden olur. Dengeli olmayan bir beslenme düzeni ise genlerin kronik hastalıklar yönünde aktive olmasını sağlıyor. Ev, beslenme, genel yaşam koşullarının düzeltilmesi ve enfeksiyonların etkin antibiyotik ve aşılar ile kontrolü sonucu insan ömrü uzadı.
Telomer nedir? Yaşlanma süreci ile arasındaki bağlantı nasıldır? Telomer; kromozomların uçlarında bulunan, özelleşmiş DNA dizinlerinden oluşan eşsiz bölgenin adıdır. Kromozomların uç kısımlarını koruyan bölgede yer alır. Bu bölgeler iplikcikler şeklinde uzantılar halinde sentezlenirler. Telomerleri sentezleyen enzimin adına da telomeraz denir. Bugün yaşlanmayı etkileyen genetik kısımda farklı etmenlerin yanı sıra telomer ve telomeraz enzim aktivitesinin önemli rol oynadığı artık biliniyor. Yaşlanma telomer uzunluğundaki azalma ile sonuçlanmakta.
Hücrelerimiz bir günlük periyotta 10 bin kez hücreyi hasara uğratan birçok zararlı maddelerin saldırısına uğruyor. Hücre de bu zedelenmeyi gidermek için özel çalışma sistemleri devreye sokar. Bazen hücre kapasitesinin üzerinde zarar gördüğünde hasar telomer denilen bölgelere kadar ilerleyebilir. Telomeri kısaltmakta ve yaşlanma da hızlanır.
TELOMERAZ ENZİM AKTİVİTESİNİN ÖNEMİ NEDİR?
Birçok televizyon programında telomer tedavisinin kanseri tetikleyeceği konuşuldu. Ancak kavram kargaşası toplumumuzda da bir kaygıya neden oldu. Bu nedenle telomeraz enzimini de size açıklamayı önemsiyorum. Telomeraz enzimi telomerlerin oluşması için sentezlenen üreme hücreleri, sürekli çoğalan kök hücre gibi bazı hücrelerin yapısında bulunan önemli bir bileşiktir. Telomeraz aktivasyonunun normalin çok üzerinde artması kanser oluşumunu tetiklediği bilinen bir gerçek. Telomeraz enzimi zaten vücudumuzda çok hızlı artan hücrelerde olduğu için kontrolsüz çoğalması kanserlerin oluşumu için ciddi risk teşkil eder. Telomer tedavisinde amaç telomeraz aktivitesini sağlayan enzimin normal çalışmasını desteklemektir. Yaşlanmayı hızlandıran telomerlerin kısalmasına sebep olan telomeraz aktivitesi kaybolması ya da kanseri tetikleyici bir altyapı oluşturan aşırı telomeraz aktivitesi sağlayıcı mekanizmaları tetiklemek değildir. Bu sebeple kontrolsüz bir telomeraz aktivitesi sağlıklı yaşlanmayı önlemek için istenilen bir durum değildir.
TELOMER BOYU VE HASTALIK İLİŞKİSİ NASILDIR?
Savunulan hipoteze göre telomerin kısalmasındaki hıza göre yaşlanma hızının seyri değişmekte ve bazı hastalıklara daha kolay zemin hazırlanabilmektedir.
Telomerler eğer çok hızlı kısalırsa yaşlanma hızlanmakta, kısa telomerler damar setliği, Alzheimer ve demans gibi mental hastalıkların oluşması, psikolojik stres, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve obezite oluşumuna neden olur. Yaşlanma sadece deride oluşan kırışıklıklardan ibaret değildir. Telomer kısalınca vücut yeterli kadar enerji üretemez yaşla beraber kas güçsüzlüğü artar, nöronların hızı düşer, vücut ısısı azalır ve geri dönüşümsüz yaşlanma hızı maksimuma ulaşır. Ancak doğru beslenme vücudun bu etkilerini düzenlemede önemli bir role sahiptir.
Telomer diyetinde mükemmel bir besin harmanını günlük beslenme planında düzenli tükettiğinizde telomer diyetini uyguluyor ve en kısa zamanda da etkilerini görüyorsunuz diyebilirim. Doğal besinlerden çinko ve selenyum gibi mineraller, A, C ve E vitaminleri, likopen ve polifenollerden zengin besinlerin bulunması DNA'ya olabilecek zararları önleyerek telomerlerin kısalmasını da engellemektedir.
TELOMER DİYETİ İÇİN DOĞRU PLANLAMA REHBERİ
1- Folik asit ve nikotinik asit içeren besinler vücutta oksidatif stresi arttırarak, DNA dizininde değişikliklere neden olarak hem kromozomların hem de telomerin kısalmasını sağlayarak yaşlanmayı etkiler. Bu sebeple beslenmenin folik asit ve nikotinik asitten zengin olması gerekir.
FOLİK ASİT: Kuşkonmaz, yeşil mercimek, taze bezelye, avokado, folik asitten zenginleştirilmiş tam tahıllı kahvaltılık gevrekler.
NİKOTİNİK ASİT: Kuru fasulye, yağsız kırmızı et, derisiz tavuk eti, ceviz, fındık, badem.
2- Çinko, selenyum, A, C ve E vitaminleri birlikte çalışarak hücrelerin zarlarını tamamen bir zırh gibi zedelenmeye karşı korur. Çinko: Nohut, süt, tam buğday ekmeği, bulgur. Seleny um: Yumurta, yağsız kuzu eti, ay çekirdeği, mantar, yulaf, hindi eti. A vitamini: Havuç, kayısı, ıspanak, brokoli, süt, yumurta, kırmızı biber, tatlı patates. E vitamini: Ispanak, badem, brokoli, zeytinyağı, avokado, yer fıstığı, yer fıstığı ezmesi. C vitamini: Brüksel lahanası, kuşburnu, asma yaprağı, ananas, kivi, portakal, mandalina, limon, greyfurt, çilek, domates.
3- Metil vericiler dediğimiz B12, kolin, metiyonin ve betain vücutta metilasyon denilen bir metabolik yolu aktif hale getirirler. Metilasyondaki artış obezite, insülinin aşırı salgılanması ve insülin direnci gibi sağlık sorunlarına neden olabilecek genlerin üzerinde olumlu etki yaratarak hastalıklardan korur.
B12 VİTAMİNİ: Süt, yoğurt, peynir, yumurta, balık, kırmızı et, tavuk eti, hindi eti.
KOLİN: Yumurta sarısı, süt, buğday rüşeymi, kuru barbunya.
BETAİN: Buğday, yarma, bulgur, buğday kepeği, ıspanak.
METİYONİN: Yumurta, kırmızı et, balık eti, hindi eti, tavuk eti.
4- Doğal besinlerden alınan resveratrol, likopen ve polifenoller hücrenin içinde yer alan enerji ocakları dediğimiz mitokondrinin sayısının artmasına olanak sağlar.
LİKOPEN: Domates, domates salçası, karpuz, greyfurt.
RESVERATROL: Kırmızı üzüm, çekirdekli siyah üzüm, nar, yer fıstığı, fındık, ceviz.
POLİFENOLLER: Şerbetçi otu, yeşil çay, siyah çay ve zeytinyağı.
5- Kahve içinde bulunan polifenoller ve hidrosinnamik asit adlı antioksidanlardan çok yüksek miktarda bulunması, günde 4-5 fincan kadar filtre edilmiş, şekersiz kahve tüketmek telomerlerin kısalmasını önler.