Dünyanın birçok ülkesinde otomobil müzeleri var. Bazıları otomobil markalarına bazıları koleksiyonculara ait. Bu müzelerde dünya otomobil tarihini yakından öğrenmek, otomobillerin nereden nereye geldiğini görmek mümkün. Müzelerde sergilenen otomobillerin en önemli özelliği, eski olmalarına rağmen kontağı çevirdiğinizde çalışıyor olmaları. Dünyadaki hemen hemen bütün müzelerde durum böyledir. Ancak farklı müzeler de var. ABD, Georgia'daki Old Car City gibi... Aslında burası orman içindeki bir hurdalık. Onu ilginç kılan ise sergilenen otomobillerin ağaçlarla adeta bütünleşmesi. Temelleri 1931'e kadar uzanan Old Car City, aslında dünyadaki en genç otomobil müzelerinden. Kuruluşu henüz birkaç yıllık. Müzenin hikayesi şöyle: Walter Dean Lewis geçimini otomobil yedek parçası satarak kazanan bir Amerikalı girişimcidir. Old Car City adını verdiği hurdalıkta, uzun yıllar çıkma parça satar. Yaklaşık 34 dönümlük arazide bulunan hurdalık, müşterilerin büyük ilgisini çekmeye başlar. Binlerce otomobilin ormanla bütünleşmiş hali ilginç bir görsellik sunar. Bir süre sonra parça aramaya gelen müşteriler dışında, hurdalığı görmek isteyenler de Old Car City'ye akın eder. Hurdalığın sahipleri bu durumu, avantaja çevirmeyi düşünür. Ziyaretçilerden daha fazla para kazanabileceklerini görünce de burayı müze haline getirir. Bugün dünyanın bilinen en büyük klasik otomobil hurdalığında, 4 binin üzerinde otomobil bulunuyor. Ziyaretçiler, yaklaşık 9 kilometre yürüyerek adeta otomobillerle ağaçların dansını izleyebiliyorlar. Bir taraftan da Amerikan otomotivinin tarihini görebiliyorlar. Müzeye giriş ücreti 15 dolardan başlıyor. Ancak bu ücret sadece dolaşmak için geçerli. Fotoğraf çekenler 25 dolar ücret ödüyor.