Yanmış, terk edilmiş Haydarpaşa garının cıvıl cıvıl, hayat dolu bir festival ortamına dönüştüğünü, kavrulan, pişirilen kahvelerden yayılan baş döndürücü kokuları sert poyraz rüzgarının bile dağıtamadığını, üç gün, günde iki seans olmak üzere satışa çıkan biletlerin günler önce tükendiğini ve burada fuar ortamlarında kol gezen düzeysizlikten bıkanların özledikleri kalitede bir etkinlik ortamı yaratıldığını söyleseler, doğrusu görmeden inanmazdım. Peronlara çekilen hurdaya çıkarılmış vagonlar grafitiler ile bezenmiş, kimi sergi alanına dönüştürülmüştü, kiminde söyleşiler düzenlenmiş, kiminde de firmalar kahvelerini konuklara tattırıyordu. Peronlara kurulan stantlardan yayılan nefis, taptaze kahve kokuları yayılıyordu. Pişen ekmeğin ve kavrulan kahvenin kokusu tok karnına bile insanı büyüler. Kahve Festivali'ni iki gün gittim ve gördümki kahveler dünyasında uzun süren ayrımcılığın artık sona ermiş olduğunu gözlemledim ve bu beni çok mutlu etti. Alafranga kahveler Türkiye'ye büyük uluslararası markalar tarafından getirilip cafe kültürü yükselişe geçince, bunların en büyük rakip saydıkları Türk kahvesi uzun süre sahipsiz kaldı. Genç kuşak, 'çağdaş' diye tanıtılan alafranga kahveleri tercih etti, Türk kahvesi demode sayıldı. Birkaç yıldır Türk kahvesi yeniden yükselişteydi. Ama festivalde de gördüm, günümüz tüketicisi artık bütün kahveleri ayrımsız beğeniyor, seviyor. Türk kahvesi ise eşitler arasında birinci sırada yer alıyor.
ELEKTRİKLİ KAHVE MAKİNASI
Festivalde gözüme çarpan en önemli yenilikler de Türk kahvesiyle ilgiliydi. Biliyorsunuz, Türk kahvesinin çok ince çekilmiş oluşu yüzünden pudra inceliğindeki kahve zerrecikleri daha havayla temas eder etmez bayatlamaya başlar. Çok daha iri parçacıklı, öğütülmesi de kolay olan alafranga kahveler kahve makinesinin yanında çekilip, hemen, kokusu kaçmadan pişirilirken, Türk kahvesi için bu olanak yoktu. Bugün hâlâ ninelerimizin pirinç el değirmeni dışında evde Türk kahvesi çekmek olanaksız, onu kullanmaya da kimsenin vakti ve isteği yok. Türk endüstrisi, uluslararası araştırma kuruluşlarının da desteği ile hâlâ böyle pratik bir değirmen üzerinde çalışıyor. Öte yandan, yabancı rakipleri gibi Türk kahvesinin de her seferinde aynı kalitede kahve yapan elektrikli makineleri bir süredir piyasada var. Ama kullanılan kahveler hâlâ önceden kavrulup çekilmiş halde bekletiliyor, hele aradan birkaç gün geçmişse, makinede çok bayatlamış olarak pişiriliyor. Taze çekilmiş kahveyi bir kapsüle koyup üzerini kahvenin tadını bozmayan azot gazı ile doldurduktan sonra hava girmeyecek biçimde kapatma yöntemini ilk kez Selamlique markası uygulamıştı. Birkaç yıldır da bir İtalyan Ar-Ge kuruluşunun desteği ile kapsül içindeki Türk kahvesini otomatik pişirecek bir makine üzerinde çalışıldığını biliyorduk.
TÜRK KAHVESİ KAPSÜLÜ
Arçelik'in Telve markalı otomatik Türk kahvesi pişiricisinin ardından ikinci elektronik makine, Okka'yı piyasaya sunan Arzum da biçimi Selamlique'dan daha farklı Türk kahvesi kapsülleri yapmış. Festivalde bu kapsüllerin kullanılabileceği yeni otomatik makineleri de gördüm, kahvesini tattım. Kavrulup çekildiği tazelikte ve dört dörtlüktü. Görülüyor ki Türk kahvesi artık uluslararası pazarlarda da yükselişe hazır. Nitekim son yıllarda Türk piyasasına giren İtalya'nın önde gelen kahve markalarından Cafe Vergnano bütün dünyadaki şubelerinde kendi Türk kahvesini sunmaya karar vermiş. Festivalde örnek kahveleri tattım. Bunlar içinden tüketicilerin en beğendiği biri üretilecek ve firmanın dünyadaki bütün şubelerinde diğerlerinin yanında servis edilecek. Yıllar önce, Türk kahvesini gelecekte bütün dünyanın severek yudumlayacağını yazmış, ancak bazı engellerin aşılması gerektiğini eklemiştim. Engeller bugün büyük ölçüde kalkmış durumda. Artık Türk kahvesinin bir dünya kahvesi olma yolu açık.