Uzun zaman misket üzümünden yapılmış şaraplarla ilgilenmedim. Zira yabancı ülkelerde birkaç misket şarabı tatmış, hepsi tatlı çıkınca, bir daha yemekte ya da aperatif olarak üzerinde bu üzümün adını gördüğüm şaraplara uzak durmuştum. Ne kadar da hata etmişim. Meğer ne marifetli, ne kadar da güzel olabiliyormuş misket üzümü... Onu neden sonra Kavaklıdere'nin Muscat'ı ve Doluca'nın Moskado şaraplarında keşfettiğimde büyük heyecan duydum. Ardından sofrada da çok lezzetli bir üzüm olan 'misket'in bizde sek şaraba işlenişine hep hayran kaldım. Bizim topraklarımızın misket üzümünden yapılan şarapların dünyanın belli başlı aromatik üzümlerinin şaraplarıyla kahramanca boy ölçüşebileceğine inandım. Aslında bu üzümün şaraptaki başarısına şaşmamam gerekirdi. Zira dünyanın en eski üzüm türleri arasında gösterilen 'misket'in anavatanı Anadolu. Kendi topraklarında gerçek kimliğini ortaya koyması da doğal. Anadolu ve civar Ege adalarından Fenikeliler ve Yunanlılar tarafından Avrupa'ya götürülmüş, Romalılar tarafından da dünyaya yayılmış. Ortaçağ'da soyluların sofralarını süslemiş, hatta ünlü Cermen imparatoru Şarlman, misket şarabına bayılırmış. Üretim teknolojisinin henüz emekleme döneminde olduğu çağlarda en başarılı şaraplar tatlı olanlar. Zira bu tür şaraplarda teknolojinin eksikliğini bol güneş almış, iyice ballanmış aromatik beyaz üzümler kapatıyor. Dolayısıyla, Romalıların moda haline getirdiği güneşli toprakların misket şaraplarının, o dönemlerde Avrupa'nın daha kuzey kesimlerinde yapılan ekşi şaraplardan daha iyi olması ve beğenilmesi anlaşılabilir. Bir iddiaya göre misket, Latince sinek anlamına gelen "musca" sözcüğünden geliyor. Batı dillerinde Muskat ya da Moscat olarak adlandırılan bu üzümün hoş ve güçlü kokusu sinekleri çektiği için ona bu ad verilmiş. Benim katılmadığım bir başka iddia ise bizde hintcevizi olarak tanınan, Batı dillerinde "muscat" olarak bilinen yaygın kullanılan baharata benzerliğinden dolayı bu adı taşıması. Tropik bir baharat olan hintcevizinin ılıman iklim meyvesi misket üzümüne nasıl isim babalığı yaptığını anlamak kolay değil. Dünyada misket üzümünün beyaz, gri, kırmızı ve mor taneli olan türleri yetişiyor. 200 çeşitten fazla misket üzümü belirlenmiş. Bunların değişik türleri İtalyanların köpüklü şarabı Asti Spumante ile çoğu likör şaraplar olan Moscato d'Asti, Fransız Banyuls, Frontignan, Rivesaltes, Güney Afrika'nın Constantia, İspanya'nın Malaga, Macaristan'nın Tokay, Yunanistan'ın Samos ve Patras şaraplarına kendine özgü yoğun tat ve aromayı kazandırıyor. Belli başlı misket üzümleri arasında en değerlisi, aynı zamanda da en eskisi olan küçük taneli beyaz misket üzümü. Buna bizde Bornova Misketi de deniyor. Asti Spumante, Samos şarapları bu üzümden yapılıyor. Bornova Misketi kadar değerli olmayan Hamburg Misketi, İskenderiye Misketi, "Muscat Ottonel" gibi türleri de var.
ESKİSİ GİBİ DEĞİL
Antik çağlardan beri en iyileri Ege kıyılarında üretilen ve büyük tarihçi Herodot'un bile "yolunuz düşerse misket şarabını tatmadan geçmeyin", dediği bu şarap, Türk şarapçılığının gururu olmaktan giderek uzaklaşıyor ne yazık ki. Son 8-10 yıldan beri misket şaraplarının kalitesi her yıl biraz daha geriliyor. Üreticilerimiz kaliteli Misket üzümü bulamamaktan şikayet ediyorlar. Sayıları iyice azalan misket bağları da sökülüp yerlerine daha çok para getirecek tarım ürünleri dikiliyor. Gerçi Bornova Misketi diğer üzüm çeşitlerine göre çok hassas bir üzüm. Yetiştirilmesi büyük özen gerektiriyor. Ama misket üzümü bağlarının sökülüp yerlerine başka ürünlerin ya da ithal üzüm çeşitlerinin dikilmesinin tek nedeni bakım zorluğu ve verim düşüklüğü değil kuşkusuz. Üreticiler eğer hak ettikleri bedelleri alabilseler, herhalde dünyanın en eski üzümünü söküp de dışardan yeni getirilen ithal üzümleri bağlarına dikmezlerdi. Şarap firmalarımızın önemli bölümü misket üzümüne şarap üretiminde gereken özeni göstermiş değiller. Sektör olarak bu olağanüstü üzümü topluma tanıtmak için bir çaba harcanmadığı gibi, komşumuz Yunanistan'ın bu üzümden yapılan Samos şarabına yüzlerce yıldır gösterdiği özeni bizim üreticilerimizde görmedik. Osmanlı döneminde İstanbul'a getirilen en kaliteli şarapların başında gelen 'misket'ten yapılan tatlı Samos, bugün de aynı düzeyi korurken, bizim aynı üzümün şarapları her geçen yıl biraz daha geriye gidiyor. Bundan birkaç ay önce Gusto dergisi yayın yönetmeni Mehmet Yalçın ile birlikte piyasada bulunan sek ve dömisek tüm misketleri, Kavaklıdere ve Doluca'nınkilerin yanı sıra Sevilen ve Cankara'nın misket şaraplarını da tattık. Sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. Bazı misketlerde bir başka yeni farklılık daha dikkatimizi çekti. Bu üzüm şaraplarının geleneksel çiçek ve meyve kokuları yerlerini başta "liçi" olmak üzere misket şaraplarında birkaç yıl öncesine kadar hiç rastlanmayan tropik meyve kokularına bırakmaya başlamıştı. Anlaşılan üreticiler üzümün kendisinden artık şaraba aktaramadıkları aromaları birtakım egzotik meyve aroması sağlayan mayalarla elde etmeye başlamışlardı. Misket şaraplarında ulaştığımız bu hazin durumu üreticilerimiz olduğu kadar şarap meraklıları da son uyarı olarak kabul etmeliler. İş işten geçmeden aroması kaybolmasın diye bağından soğuk hava kamyonları ile üretim tesislerine taşınan Chardonnay üzümüne, Kalecik Karası, Cabernet Sauvignon, Merlot gibi gözde üzümlere gösterilen ilginin daha da fazlasını Bornova Misketine göstermeliyiz. Yoksa çok yakında bu topraklardan dünyaya yayılan üzümlerin en eskisine toptan veda edecek, misket şaraplarını komşumuz Yunanistan'dan getirip içeceğiz.
Antik çağ yazarı Herodot da misket şarabını övmüş, "Yolunuz düşerse misket şarabını tatmadan geçmeyin" diye yazmıştı