İLKER GEZİCİ

Amerikan Rüyası’nın acı yüzü

Venedik Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ödülünü kazanan The Brutalist yenilikçi estetiğiyle çokça konuşuldu, eleştirmenler tarafından "göçmenlik kavramının anıtsal bir senfonisi" olarak gösterildi. Hatta adı Kan Dökülecek ve Baba ile birlikte anılacak bir Amerikan destanı" ve "modern sinemayı aşan bir film" olarak övüldü. Son olarak 97. Oscar ödüllerinde 10 adaylık kazanan film tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.



Brady Corbet'nin yazıp yönettiği, Adrian Brody ile Felicity Jones'un başrolü paylaştığı film nihayet vizyondaki yerini aldı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "Amerikan rüyasını" yaşamak için ABD'ye göç eden Macaristan doğumlu, Bauhaus eğitimli Holokost kurtulanı mimar Laszlo'nun yolculuğunu ve hayat hikâyesini anlatan film 3 saati aşkın bir sabır sınavı...



The Pianist filminde Polonyalı-Yahudi besteci ve Holokost'tan kurtulan Wladyslaw Szpilman'ı canlandırarak 2003 yılında En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazanan Brody bu filmde yine aynı türden bir karakteri canlandırıyor olmanın rahatlığını yaşıyor. Bir adamın hayatının 30 yıllık bir dönemini kapsayan filmde mimar László Tóth'un savaş sırasında değişen sınırlar ve rejimler nedeniyle bırakmak zorunda kaldığı hayatını, işini ve karısı Erzsébet (Felicity Jones) ile evliliğini yeniden inşa etmek için verdiği mücadele konu ediliyor. Yeni ve yabancı bir ülkede tek başına kalan Laszlo, Pennsylvania'ya yerleşir. Budapeşte'deki şöhretli hayatı geride kalmış ve kendisini Amerikan Rüyası'nın çok ötesinde bulmuştur. Zengin ve önde gelen sanayici Harrison Lee Van Buren (Guy Pearce ) ile tanışması hayatını tamamen değiştirir. Annesi adına bir kütüphane, tiyatro, spor salonu ve bir şapelden oluşan bir toplum merkezi inşası için mimar Laszlo ile çalışmaya başlayan Van Buren, onun hem kurtarıcısı hem de işkencecisi haline gelir. Bu yapının bitmek bilmeyen yıllar süren inşası hem ikilinin hem de Laszlo'nun karısı ile olan ilişkisini her yönden olumsuz etkiler.



SANAT VE KAPİTALİZM
Nitekim Laszlo ile Van Buren'ın on yıllara yayılan güç ve miras hikâyesinin bedeli ağır olacaktır. Filme adını veren bu mimari anlayışla Laszlo, bir yandan enstitüyü bitirmeye çabalarken diğer yandan işi finanse eden Van Buren'ın egosuyla ve başka ihtiraslarıyla uğraşmak durumunda kalır. Film Laszlo örneğinden hareketle, yıllar boyunca büyük hayallerle geldikleri Amerika'da, göçmenlerin nasıl hayal kırıklığına uğradıklarını, rüyanın bir anda nasıl kabusa dönüşebileceğini gösteriyor. Sanat ve kapitalizm üzerine sözleri olan, yönetmenin en iyi filmi olarak nitelendirilen The Brutalist, sinematografik olarak etkileyici olsa da gereksiz uzun bulduğum ve çok abartıldığını düşündüğüm bir film... Bakalım kaç Oscar'la beni yanıltacak.



TEMEL'İN EVLİLİK HAYALİ ŞAMPİYONLUĞA BAĞLI

Karadenizin nevi şahsına münhasır karakteri Temel yeni macerasıyla vizyondaki yerini aldı. 2011 yılındaki Sümela'nın Şifresi Temel ile bir sonraki yıl gösterime giren Moskova'nın Şifresi Temel film serisi, Temel: Sümela'nın Şifresi Yeniden ismiyle devam ediyor. Serinin üçüncüsünde yine başrolde Alper Kul var. 12 yıl aradan sonra Temel karakteriyle sinemada yer alan Kul'a Öykü Gürman eşlik ediyor. Gürman Fadime karakterine 'cuk' oturmuş. Enerjisiyle Fadime'ye ayrı bir coşku katmış. Temel'i de zaten Alper Kul'dan başkasının oynayabileceğini düşünmüyorum. Avucunun içi gibi bildiği karakteri yine seyirciye sevdirmeyi başarmış. Kul ile Gürman'ın uyumu filmi yukarı taşıyor.



Adem Yılmaz, Salih Kalyon ve Gürkan Uygun'un da onlara eşlik ettiği film Trabzonspor maçında başlayan filmde, Temel, gol sevinci yaşarken yanlışlıkla sarıldığı Fadime'yle tanışır ve aralarında ilk görüşte aşk başlar. Hemen kızı istemeye giderler. Ancak Trabzonspor'un asbaşkanı olan kızın babası, (Gürkan Uygun) Temel'in işsiz güçsüz olduğunu öğrenince, kızını vermez. Fadime de 'Trabzonspor şampiyon olursa o heyecanla babam beni sana verir' fikrini ortaya atar. İkili, cin fikirli Temel'in yakın arkadaşı Dursun (Adem Yılmaz) ile birlikte takımın şampiyon olması için çabalar. 2022 yılında şampiyon olan Trabzonspor'un şampiyonluk kutlamaları dünya çapında büyük ses getirmişti. Filmde o görüntülere de yer verilmiş. Hamsisiyle, sütlacıyla, yaylasıyla deniziyle, Sümela manastırıyla hatta şehrin takımıyla Trabzon'un tüm kültürel mirasına dokunan film Trabzon'a ve Trabzonspor'a saygı duruşu niteliği taşıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.