Her ülkenin sorunu, her toplumun hayata bakışı farklı. İşte Fransızları şu günlerde en çok meşgul eden sorunlardan biri, belki de birincisi: Affedersiniz, fuhuşu yasaklamak veya yasaklamamak... İşte Shakespeare'in bile yanıt veremeyeceği bir ikilem... En şaşırtıcısı, böyle bir tartışmanın Fransa'dan ve onun eşsiz başkenti Paris'den çıkması. O Paris ki yıllardır, hatta yüzyıllardır, en lüks semtlerinin kaldırımlarında icrayı faaliyet eden davetkar dilberleriyle, binlerce gece kulübüyle, hatta bu işe özel bir semt (Pigalle) ayırmasıyla ünlüdür... Fahişe figürü edebiyattan tiyatroya, resimden şiire Fransız sanatının temel insan karakterlerinden biri olmuştur. Hatta Yeşilçam'ı onca etkileyen 'altın kalpli kötü kadın' kimliği de Fransızlardan apartmadır desem... Çok abartmış olur muyum?
GÖRÜNDÜĞÜ KADAR BASİT DEĞİL
Peki, nereden çıkıyor bu erdem kaygısı, bu ahlak polisliği? Yeni kabinedeki Kadın Hakları Bakanı, Fas kökenli sosyalist Najad Vallaud- Belkacem'den çıkıyor. Bir yandan bir Müslüman, öte yandan insan haklarını korumaya savaşan bir sosyalist olarak, Najad fahişeliğe savaş açıyor ve onu yasaklamaya çabalıyor. Aslında doğru bir iş yapar gibi gözüküyor. Fuhuşu savunmak mümkün mü? İster bireysel açıdan bakıp kadınları büyük çoğunlukla istemeden içine itildikeri bu 'cehennem'den kurtarma düşüncesi olsun, ister insanın insan tarafından sömürüsünü engellemeyi görev bilen sosyalist görüş olsun, isterse kadının namusunu ve erdemini erkeğin onuru bilen bir dini bakışın buyruğu olsun... Kaldıralım bu çirkin ticareti, kapatalım o evleri, yasaklayalım kaldırım yosmalarını ve arkalarındaki çeteleri. Ve bu iş bitsin... Ama o kadar basit mi? 'Dünyanın en eski ticareti'ni yaratan ezeli ve ebedi talebi nasıl önleyeceksiniz? Sonra, bir bireysel hakkı koruyayım derken, başka bireysel özgürlüklere çarpmayacak mısınız? Meselenin son derece derin, öyle etik, toplumsal, hukuki, dini, felsefi, pratik vb. boyutları var ki... İşte bu yüzden Fransa'nın akil adamları hemen karşı çıktılar. Filozof Elizabeth Badinter, filozof Elizabeth de Fontenay, yazar Regine Desforges gibi kadınlar, edebiyatçı Claude Habib, yönetmen Claude Lanzmann gibi erkekler, kaleme aldıkları yazıyı Le Nouvel Observateur dergisine yolladılar. Bu düşünürler özetle "Fuhuşun yasaklanması, ateş püsküren bir canavardır ve geri tepecektir," diyorlar. Tüm fahişelerin erkeklerin baskısıyla bu işi yapmadıklarını, tüm fuhuş müptelalarının canavar olmadığını, seks müşterilerinin cezalandırılmasıyla fuhuşun ortadan kalkmasının mümkün olmadığını savunuyorlar. Şu anahtar cümleyi ekleyerek: "Yasaklama, görünür olanın yeraltına girmesinden başka sonuç doğurmaz". Doğrusu bu aslında beni ilgilendiren bir konu değil. Yazmamın asıl nedeni şu: Fuhuş gibi aslında çirkin ve zararlı gözüken bir konu bile, işin içine yasaklamak girince tümüyle çetrefilleşiyor. Ve konuyla ne kurban, ne müşteri olarak hiçbir ilişkisi olmadığı açık olan saygın isimler işin içine giriyor, yasağa karşı kampanya açıyorlar. Bunu da soyut bir özgürlük ideali uğruna değil, sayısız toplumsal ve bireysel sakıncayı düşünerek yapıyorlar. Demek ki, hiçbir şey göründüğü kadar basit değil. Ve böyle konularda çok radikal tutumlar, hep geri tepme riski taşıyorlar. Üzerinde düşünmeye değmez mi?