Bazıları büyük büyük konuşur. Yüksek perdeden. Dar dar dar... Car car car... Bazısı ise ortaya koyduklarıyla o kadar güçlü biçimde ifade ediyordur ki zaten derdini, o kadar esirgemiyordur ki lafını, üstüne bir de ego konuşturmaz. Usul usul anlatır. Kâfidir.
Heykelden fotoğrafa, yerleştirmeden filme hemen her işi güm diye çarpan, tavrını çok net koyan, zamanımızın -sıkı bir aktivist de olan- en popüler çağdaş sanatçısı var karşımızda ve bizim sesimiz neredeyse ondan yüksek çıkacak!
"Mücadele olmadan özgürlük olmaz" diyor. "Özgürlük her devrin en büyük değeri" diyor. Bunları öyle slogan atar tonda değil, damarlarımıza fısıldar gibi söylüyor.
Berlin'de, yerin iki kat altında, Ai Weiwei'in atölyesindeyiz. Sakıp Sabancı Müzesi ve Akbank Sanat'ın davetlisi olarak; duvardaki meşhur Han Hanedanı Küpünü Yere Düşürmek başlıklı işinden nihayet gözlerimizi alabilmiş, banklara dizilmişiz.
Karşınızdakinin size değer verip vermediğini anlamanın yolları vardır: Karşıladığında hevesli mi? Gözü saatte mi? Giderken kapıya çıkıp uğurluyor mu? Vs... İstanbul'a gelecek olmayı önemsiyor bir kere. SSM Müdürü Nazan Ölçer'le arasında öyle bir güven oluşmuş ki; merdivenlerden çıkarken onun çantasını taşımasından da belli bu, eser sayısını artırmasından da (Şimdiye kadarki en kapsamlı sergisi olacak SSM'deki), hareket etmeden önce fazla oyalanmamıza rağmen sokakta bekleyip uzun uzun yolcu etmesinden de...
Tevazu sahibi bir adam Weiwei. Köklü bir gelenekten geldiği belli... Zarif, hatırnaz... Herkesle tek tek selfie çekmesinden, kitap imzalarkenki sabrından öyle bir his geçiyor. İnsana kıymet veren biri...
Özellikle mülteci meselesine kafa yormasında da bunun payı büyük muhakkak. Hem kendi de mülteci. İyi biliyor o duyguyu. "Benim için hep iki şey etkili oldu" diyor. "Birincisi dünyayı anlamaya yönelik merakım. İkincisi bu koşullarda yaşayan insanlara duyduğum yakınlık. Ben de aynı koşullarda yaşadım. Güneş görmeyen bir yerde bir bardak suya erişmenin bile zor olduğu, tuvaletin olmadığı bir yer..."
Şair babası Ai Qing, Çin Komünist Partisi'nin suçlamalarıyla sürgüne yollandığında daha iki yaşında. Yıllarca yeraltında bir odacıkta yaşarlarken, babanın görevi kasabanın tuvaletlerini temizlemek.
Kitabını bitirmiş, iyi bir çevirmen arıyor: "99 yıllık bir dönemi kapsıyor. Babamın doğum yılı 1910, oğlumunki ise 2009. İki nesillik hayatımızı anlatıyorum."
2009 olayların kızışmaya başladığı yıl: Sichuan'daki depremde hayatını kaybeden beş bini aşkın çocuğa ilişkin soruşturma öncesi polis baskını ve işkenceyle sorgu... Stüdyosuna yıkım emri... Ev hapsi... Havalimanı tutuklanmasıyla gizli bir yerde geçen 81 gün... Sonrasında pasaportsuzluk, medya yasağı, polis takibi... Öbür taraftan da Art Review dergisinin seçimine göre 'Dünyanın En Güçlü Sanatçısı'.
Uluslararası Af Örgütü'nün Vicdan Elçisi Ödülü'nü onun adına alan oğlu, babasının insan haklarını savunmak için yaptıkları bir yana, bu bol aksiyonlu hayatını da beğeniyordur bence. Ama o 60 yaşında bir baba olarak kendinden pek memnun değil: "Oğlumla hiç futbol oynayamayacağım. Tartışmada iyiyim ama. Şimdiden benimle etkili bir şekilde tartışmaya giriyor, bana karşı çıkıyor ki bu da hoşuma gidiyor."
Çağdaş sanatçı mı, siyasi aktivist mi, sınırlar muğlak... "İfade ve iletişim" diyor sanat için. Öğretilemeyeceğini söylüyor: "Sanat uyum göstermek değil başkaldırmaktır. Bunu nasıl öğretirsiniz ki?"
İmzalayıp hediye ettiği Weiwei-isms isimli küçük aforizma kitabının arkasında yazdığı gibi değil mi zaten: "Everything is art. Everything is politics." Her şey sanat. Her şey siyaset.
***
Tam zamanında geliyor
Sakıp Sabancı Müzesi bizi hep 'büyük' sergilere alıştırdı. Picasso'yla buluşturdu, Monet'nin bahçesinde gezdirdi, oryantalizmin 1001 yüzünü gösterdi. Ama bu denli parlak bir ismin yaşarken, dahası dünyanın 'bir numarası' sayılırken gelmesi, başka bir heyecan...
"Akbank için bu sergiye destek olmak gerçekten onur verici" diyor Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer. "Sakıp Sabancı Müzesi'yle birlikte gerçekleştirdiğimiz ZERO, Rodin, Dali ve Anish Kapoor sergilerini heyecanla karşılayan, kapılarında aylarca kuyruk olan Türk sanatseverlerin Ai Weiwei'e de ilgisinin büyük olacağına inanıyoruz. Bu sergi vesilesiyle İstanbul'un ve ülkemizin yurtdışında doğru ve iyi tanıtımını yapmaktan da özellikle gurur duyuyoruz."