Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Eve opera çağırdık

Operayla ilişkisi, Çetin Alp’le hezimete uğradığı Eurovision şarkısından ibaret olan bir milletiz. Sevmeyiz. Ama yurtdışındaki gibi eğlenceli ev operaları bizde de olsa garanti verilir: Severiz!

Opera sever misiniz? Verdi'nin La Traviata'sını misal? Ya da Aida'sını? Puccini'nin Tosca'sını? Bizet'nin Carmen'ini peki? 13-23 Haziran tarihlerinde 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali gerçekleşecek. Açılışı ve kapanışı İstanbul Devlet Opera ve Balesi yapacak. Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma'sı ve Gounod'un Faust'uyla... Onları da mı sevmezsiniz? 'En'lerini seçmişler opera âleminin: Carmen (Bizet), Figaro'nun Düğünü (Mozart), La Boheme (Puccini), Sevil Berberi (Rossini), La Traviata (Verdi), Madam Butterfly (Puccini), Aşk İksiri (Donizetti)...
Hiçbirini mi tutturamadık? Evet, opera sevmeyen bir milletiz, orası kesin. Operayla ilişkimiz, rahmetli Çetin Alp'in seslendirdiği Eurovision şarkısı (ve hezimeti) Opera'yla sınırlı neredeyse. Yıl 1983, müzik Buğra Uğur ve sözler, hiç kondurmayacağımız şekilde Aysel Gürel: "İşte opera, heyecan fırtınası / Coşar ruhumda, duyarım sönmez o aşkı // Baleli aşk dolu, müzikli oyunlar / Uvertür, trio, duetto, korolar / Saraydan kız kaçırma, ölmez La Traviata // Opera, opera, opera, opera, opera / Opera, opera, opera, opera, Carmen, Aida / Opera, opera, bu gece operalarda / Tosca, Figaro, Fidelio var, coşkun aryalar // Lay lay la lay lay lay la lay la lay... / (Opera, opera, opera, opera, opera / Lay lay la lay lay lay la lay la lay... / (Opera, opera, opera, opera ) Carmen, Aida // Opera, opera, bu gece operalarda / Tosca, Figaro, Fidelio var, coşkun aryalar // İşte opera, Wagner ve Puccini / Mozart, Rossini, Verdi'nin ölmez eseri // Baleli aşk dolu, müzikli oyunlar / Uvertür, trio, duetto, korolar / Saraydan kız kaçırma, ölmez La Traviata / Ölmez asla..."
Ne kadar da bize uzak, ne kadar da biz değil...


Berlin'in Mitte semtinde yapılan bir ev operasında kulağımıza yer etmiş operalardan bölümler, iki karış ötemizde, son derece profesyonel ama ahbabınız gibi duran ve davranan sanatçılar tarafından icra edildi.

EV OPERASI DA NE?
Peki operanın bize, bizim de ona bunca mesafeli olmamızın sebebi, suçlusu kim? Bu konuda bambaşka bir yazı yazılabilir. Ama ben size bir çare önereceğim. Operayla aramızı yapacak bir yol. Ve garanti vereceğim: Bu konserlerden bizde de olsa, hepimiz her fırsatta gider, opera âşığı olur çıkarız.
Olaylar, evvelki hafta Berlin'de geçti. Değerli zevcimin hazırlık aşamasında internetten aldığı biletler arasında bir de ev operası vardı. Evin sadece Mitte'de olduğunu biliyorduk. Kesin adres, konsere 24 saat kala, telefona mesaj olarak gelecekti. Kalanı meçhuldü.
Kafamızda tahminler, adresi cebe mesaj atılan eve gittik. İki çocuklu, 40'larında bir karı-koca. Beyaz yakalı adam Avustralyalı, kadın Hindistan kökenli... Dünyanın her yerinde yaşamışlar, Dubai'deyken İstanbul'a gelmiş, 10 gün kalmış, bayılmışlar... Çok dostane tavırlı, dünyalı tipler. 8-10 yaşlarındaki biri kız biri oğlan çocukları pek tatlı, oğlan piyano çalıyor.
İzleyicilerin birkaçıyla tanışıp, konuşup, yudumlayacak bir şeyler alıp, salonda boş bulduğumuz yere oturduk. Herkes sevimli, neşeli, hevesliydi. Birazdan olaylar başladı. Sahne!
Ne kadar bilmediğinizi sansanız da kulağınızda yer etmiş operalardan bölümler, iki karış ötenizde, son derece profesyonel ama rahat ev ortamına adapte oldukları için ahbabınız gibi duran ve davranan sanatçılar tarafından icra ediliyor... Valla büyük keyif, şahane deneyim...

EN AZ ELLİ KİŞİLİK SALON LAZIM
Eve nefis bir yemek söylemişsiniz gibi, Home Opera sayesinde de kulağa, göze, ruha ziyafet çekiliyor evde! Her performans Avrupa'nın başka bir yerinde oluyor. Evde yüksek tavanlı bir salon (akustik sebeplerle), akortlu bir piyano ve de kulis yerine geçecek bir giyinmesoyunma odası aranıyor.
Salonun en az 50 kişiyi alması gerekiyor; ona göre de oturacak koltuk, kanepe, puf... İçecek ve atıştırmalıklar da unutulmuyor (İkram ya da bedelli)...
Lokasyonun 24 saat öncesinde bildirilmesi olaya gizemli bir hava katıyor, hem bu 'Pop Up Opera' ruhuna da pek uyuyor. Konsept, böyle...
Sanatçı kadrosu, CV'lerine bakınca gayet nitelikli görünüyor. Bizim evdeki sanatçıları sorarsanız: Danimarkalı mezzo- soprano Hetna Regitze Bruun, aynı zamanda Home Opera'nın da kurucu direktörü.
Dünya tatlısı bir kadın... Mizah anlayışı da gayet iyi belli ki, aralardaki esprili atışmalardan, mimik ve jestlerden, öyle hissettirdi. Amerikalı tenor Joshua Stewart, kocaman sesiyle kavradı, ısıttı, güven verdi. Hakkında bir sürü övgü dolu makale çıkmış, caz kökenini de boşlamıyor. Koyu renk ten ve bembeyaz dişlerin gücüyle, es geçilemeyecek kadar da güzel gülen bir adam...
İsveçli bariton Joa Helgesson, Shangai'da tiyatro okuyup Stockholm'de operacı olarak mezun olmuş. Londra'dan Zürih'e, her yere düşürmüş yolunu.
Yakışıklı da!
Mükemmel bir deneyim, çok tatlı bir akşamdı. Yine bir Home Opera'ya denk gelsem, bir an düşünmeden yine giderim. Ve tereddütsüz garanti veririm:
Benzeri bizde olsa, halk operaya bir bağlanır, çözemezsiniz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA