Herkesin her şeyi öğrenme yaşı başka.
Şekli de. Bazısı sanki o bilgiyle doğmuş; daha bir kendiliğinden kavrıyor, anlıyor, uyanıyor.
Canı yanmadan, acısız... Bazısı da kafa göz yara yara. Hata yapa yapa.
Düşe kalka.
Kimi ufacık bir kız çocuğuyken çözüyor hayatı, erkekleri, insanları. Kimi koca kadın oluyor, tık yok.
Bazıları tekrar tekrar yineliyor benzer yanlışları, dön dolaş hayatın tekerrürünü görüyoruz. Diğerleri alıyor dersini, oturuyor. Çöküp küsen de var, tam tersi mağlubiyetten beslenen de. İnsanlar ikiye ayrılıyor zaten: Her şartta pozitifler ile her koşulda negatifler.
Kimisinin yanlışı ömrünü bitiriyor, kimisinin ise hayatının şansı oluyor. Krizi fırsata çevirmek sahiden mümkün bazen... Kaderin, kısmetin önüne geçilmiyor diye de komşu teyze jargonuyla bağlayalım bu paragrafı.
Meryem Uzerli'yle ilgili beni en çok şaşırtan şey, İstanbul'un sayılı kötü şöhretli playboy'larından Can Ateş'e kapılırken, adamı bir kere olsun Google'lamamış olmasıydı.
Nebahat Çehre'nin çöpçatanlığına, ortamın gazına geliyor, bir de kendi yalnızlığının, yabancılığının azizliğine uğruyor ve neyin nesidir bu zat diye, nispeten objektif hiçbir merciye/mecraya danışmıyor. "A benim akılsız kızım" diye saçlarını tarayasım gelmişti, iş işten geçtikten çok sonra bunu okuduğumda.
Değil sevgili/eş, bir aylık stajyer eleman hatta yarım kilo kıyma alırken bile Google'ladığımız bir dünyada değil miyiz, hem de uzun zamandır?
Sosyal medya hesapları yanıltıcı olabilir, doğru: Dünyanın en tipsizi harikulade güzellikte, en kimsesizi fevkalade popüler gösterebiliyor sosyal medya hesaplarında kendini.
Şayet ünsüzse. Ünlücene birinin adını verdiğinizdeyse, hakkında toplayacağınız malumatın epeyce bir kısmının doğru olma ihtimali yüksek. Kimin haberine inanıp hangi imzaya mesafeli yaklaşmak icap ettiğine vâkıfsanız hele, işiniz çocuk oyuncağı.
Mesela Can Ateş'i Google'ladığımızda... Magazin mağduru mu kendisi? Peki, atalım hakkında çıkan haberlerin yarısını, silelim dörtte üçünü... Kalan dörtte bir yeter pek çok kadına, kendisine temkinli yaklaşması için!
Ama işte Türkiye, Meryem Uzerli'nin bu temkinsizliğini, hesapsızlığını, şuursuzluğunu sevdi galiba en çok.
ENTRİKA DİYARINDA HESAPSIZLIK
Şu hayatta en ölçüp tartamadığım vakalardan biridir Meryem Uzerli. Görüyorsunuz Bu Tarz Benim'deki küçük hesap ve entrika ucubelerini. Ve milletin bunlarla zevkten nasıl delirdiğini.
Son 10 yılda izlediğimiz bütün o reality show'larda sivrilenler de, star diye tepemizde parlatılıp en ağır badireden sıyrıksız çıkanlar da hep aynı: Hesap uzmanı.
Şöhretlerinin matematik maharetine bunca meraklı bir milletin, bu dört işlemden aciz kızı bağrına basmak konusunda böylesine bonkör biçimde hemfikir olacağını basbayağı öngöremedim. İkinci çuvallamam: Belli ki artık demode olan değer yargılarım yüzünden.
Biz iş ahlakı diye bir şey bellemişiz. İşi yarıda bırakmayız, kimseyi yüzüstü bırakmayız. Hastalıktan sürünsek de haber vermeden yok olmayız. Olanı da affetmeyiz.
Sandım ki işi gücü, onca insanı ortada bırakıp gittiğinde...
Tükenmişlik sendromunun biraz da hamileliğin ilk başlarındaki hormon şaşması olduğu anlaşıldığında...
Kişiler de sektör de kızacak... Ama hayır, sonucu hep beraber gördük: Kimseye kolay nasip olmayan bir hoşgörü çemberi...
DİBE VURDU, KUVVET BULDU!
'Yaramaz' bir erkekten kazık yiyen bu saf ve güzel köylü kız, Türkiye'nin gönül tellerini titretti. Sempatik bulunmasının üstüne bir de bu mağduriyet binince, hesapsızlığına bir de hırssızlığı eklenince Meryem Uzerli, gidişiyle iyice kahraman oldu.
Dönüşünde de kucaklamaya çok hazır herkes onu. Özlenmiş, belli. Daha da güzelleşmiş, apaçık. Ve dibe vurmak onu çok güçlendirmiş, anlaşılıyor.
Bu ikinci perde ilkinden farklı olacak. Bir kere yoğurdu üfleyerek yiyecek herhalde. Sütten yine ağzı yanarsa da ilki kadar acımayacak. Çok daha buralı olacak; ilk seferde otelde kalıyorken bu defa bahçeli bir ev niyetinde. O bir güven verecek ona. Emniyette hissedecek. Kalesinde. Yuvasında.
En kötüsünü gördü. Tek başına bir çocuk doğurmaya karar verdi, tek başına bir çocuk doğurdu. Hayatının bu en hayati kararını bir başına, kendi kendine verdi. Büyüdü.
Başka bir faza geçti. Artık yeni dizisi tutmasa da yıkılmaz, erkek kazığı hiç çökertmez. Kızı onu her daim ayakta tutar.
Dibi gördü ve o sayede çıktı yukarı. Bazen dibe vurmak iyidir. Kuvvetlendirir.