Değişen yaşam koşulları birçok kolaylığın yanı sıra yeni sorunları getirdi. Rekabet ortamı, teknolojinin ilerlemesi, her anlamda artan hız, kariyer yapmak isteyenlerin daha çok çalışmasına, iş alanında daha çok zaman harcamasına neden oluyor. Bu durumdan en çok etkilenen ise aile hayatı gibi görünüyor. Evliliklerde artan sorunlar, çocukların anne ya da babaları tarafından yeterince sağlıklı büyütülemediği endişeleri, iş ve aile arasında çatışma olarak algılanıyor.
Gelişimin ilk dönemlerinde bebeğin anneye olan ihtiyacı anneyi bir seçim yapmaya zorlar. Evi seçen anne ilk zamanlar bebekle mutlu olsa da, bebek büyüdükçe başka bir ikilem yaşamaya başlar. Ya bağımsızlığını kazanan bebeğin ardından yalnız ve kendini işe yaramaz hisseden bir anne, ya da bunun yerine bebeğine bir türlü bağımsızlığını vermeyen, ona adeta yapışan anne.
İşi seçen anne ise başka sıkıntıya girer.
BAKICI SORUNLARI
Bir yandan bulmanın zor olduğu bakıcı sorunlarıyla boğuşmak ve devamlı bebeğe ilişkin endişeler, diğer yandan herkesin şanslı sayacağı bir durum olan bebeğe bakacak bir aile büyüğü bulmak ve anneliği anneanne ya da babaanneye kaptırmak. Ayrıca bebeğini evde bıraktığı, onun yanında olamadığı için o zamana değin öğretilenler doğrultusundaki suçluluk duygusu, çevresi, özellikle de büyükler tarafından abartılarak körüklenir.
Bu çıkmazlar içindeki çalışan anne kendince yeni çözümler üretmekte ve bu çözümleri akla uydurmakta, kendini ikna etmeye çalışmaktadır. Bunlardan biri, uygunsa çocuğu işe taşımak, gece gezmelerinde kısaca her yerde onu da almaktır. Oysa bunların çoğu çocuklar için konforlu ve doğru olmayabilir.
Bir başka söylem 'kaliteli zaman'dır. Kaliteli zaman gerçekte çocuğun ihtiyacı olan zamanı, onun zevk alacağı ve gelişeceği aktivitelerle birlikte paylaşmaktır. Alışveriş yapmak, devamlı gezdirmek, her istediğini yapmak değildir.
KALİTELİ ZAMAN
Çocuklar bencildir. Bu nedenle isteklerinin olmasını, hemen olmasını isterler. Onları dengelemek, sınırları koymak erişkinlerin görevidir. Erişkinlerin bu konudaki zayıflıklarını fark ettiklerinde ise sınırları zorlarlar. Evet, çocukların annelerine ihtiyaçları var. Ama bu süre en azından birçok açıdan tüm ömrü kapsamıyor.
Onunla olunan zamanları gerçekten ona ayırmak, kendi başarması gerekenleri onun yerine yapmak yerine öğretmek ve cesaretlendirmek, onu dinlemek, oynamak yeterli. Bunu yapmak için tüm gün ve gece gerekmez. Zamanı iyi planlayan bir anne bunu başarabilir.
Zaman doğru planlanabilen ve kullanılabilen bir kavramdır. Öncelikleri saptamak, gerekli olan süreleri ayarlamak, iş kadar aile ve çocuk gelişimi konusunda da bilgi sahibi olmak sorunun çözümünü kolaylaştırır. Bunları yapmak için bir karar vermemiz gerekir. Çok başarılı, kendine güvenli, kimseye ihtiyaç duymayan ama aynı oranda yalnız bir insan mı olmak istiyoruz? Yoksa tercihimizi çok başarılı, başarısını ailesiyle paylaşan, ilerde yaptığı işler kadar yetiştirdiği çocukların sağlıklı, başarılı olmasıyla da ses getiren bir kişi mi? Bu durumda mutlu bir evlilik ve bu mutluluğun bize getirdiği tüm olumlu ruhsal gelişimler unutulmamalıdır. Yani aslında iş, aile ve çocuk arasındaki dengeyi kurarak başarılı olmak, bencilce kendimize yaptığımız ve cömertçe geri dönüşümü olan bir yatırımdır.