Düşünüyorum... Çocukluğuma dair anıların sonbahar köşesinde bir yerlerde mutlaka balkabağı vardır. Mesela, saat gece yarısını vurduğu an arabası balkabağına dönüşen bir prenses geliyor aklıma ya da özel televizyon kanallarının pazar gecesi sinema kuşaklarında ara sıra rastladığımız oyulmuş balkabaklarından oluşan korkutucu suratlar gözümde canlanıyor aniden. Ha, unutmadan! Bir de annemin geceden şekere yatırdığı ve kısık ateşte pişirdiği 'bol cevizli kabak tatlısı'...
AMERİKALILARIN BİLDİĞİ VAR
Sizin de benim gibi ağzınız sulandı değil mi? Okumayı bitirir bitirmez en yakın market, manav neresi varsa bir koşu gidip alın bu güzel meyveden. Aman ha! Tembellik etmeyin ve soyulmamışını alın. Yoksa kabuğuyla meyve arasındaki hiçbir vitaminden yararlanamazsınız. Benden söylemesi! Yetiştirilmesi her ne kadar çok kolay olup, Antarktika dışında yedi kıtada da üretiliyor olsa da, balkabağı hayatımıza yeni dünyanın keşfinden sonra girmiştir. Anavatanı Kuzey Amerika olan bu lezzetli meyvenin hemen her şeyi tüketilebilir. Tohumu ve çekirdekleri kurutulup yenebilir, yaprağına farklı ürünler sarılıp, çiçeğinden de dolma yapılabilir. Hem lezzetli hem de her derde deva! Etinden sütünden yararlandığımız balkabağının boyundan büyük meziyetlere sahip olduğu bilgisine, yaklaşık 1000 yıl kadar önce kaleme alınmış İbn-i Sina'nın kitabında bile rastlıyoruz. Birkaç tip kanserin gelişimini önlediği gibi, içerdiği beta karoten vücudumuza girer girmez A vitaminine çevriliyor ve antioksidan özellik göstererek kalbi, gözü ve cildi koruyan etkiler sergiliyor. Aynı zamanda, güneşten alınan zararlı ultraviyole ışınlarının etkileri sebebiyle ortaya çıkan serbest radikallerle savaşan en önemli besin maddelerinden biridir balkabağı...
YAŞLANMAYI GECİKTİRİYOR
Tüm bunlara ek olarak, 100 gram balkabağı protein, karbonhidrat, lif, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, A, B1, B2, B3, C ve E vitaminlerini içerirken, bağışıklık sistemini güçlendirmesinden ve kolesterol seviyesini kontrol altında tutmasından da söz etmezsek olmaz! Durun, durun! Daha bitmedi. Parlak turuncu renk olan balkabağının içinde barındırdığı alfa karotenin ise yaşlanma etkilerini geciktirmesi ile beraber, katarakt riskini ortadan kaldırması ise cabası. Bırakın botoksu, anti- agingi! Çare balkabağında. Dünyada her fırsatta balkabağı tüketme sevdalısı olan ülkelerin başında Amerika geliyor. Anavatanı olmasından dolayı muhakkak...
FIRINDA PİŞMİŞ BALKABAĞI ÇORBASI
1,5 kg balkabağı
Deniz tuzu n Karabiber
Zeytinyağ
3-4 baş sarımsak (enlemesine ortadan ikiye kesilecek)
10 gr biberiye (rosemary)
10 gr tereyağı
10 ml zeytinyağ
1 adet kuru soğan
1 litre tavuk suyu
50 gr toz parmesan
100 ml krema
15 gr tereyağ
1/2 muskatın rendesi
2 tutam tuz
2 tutam karabiber
HAZIRLANIŞI
Bugünkü tarifimize öncelikle balkabaklarını püre yapmakla başlayacağız. Balkabaklarını soyup hemen hemen hepsi aynı boy olacak şekilde doğrayın. Üzerlerine zeytinyağ, tuz ve karabiber ile lezzetlendirdikten sonra, ortadan ikiye kesilmiş sarımsakla kısa bir süre ovalayın. Balkabaklarını pişireceğiniz borcam veya fırın tepsisinin altına da taze biberiye (rosemary) ve yarıya kesilmiş sarımsaklarınızı dizin. Böylece biberiye ve sarımsak aroması pişirken balkabaklarına geçiyor olacak. Önceden ısıtılmış 175 C fırının orta rafında ortalama 1 saat kadar pişirin. Bıçağınız kolayca balkabağına girip çıkıyor ise, pişmişler demektir. Piştikten sonra sıcakken blender veya çatal, kaşık yardımı ile balkabaklarınızı püre haline getirin. Orta boy bir tencerede zeytinyağı ve tereyağı ısıtın ve soğanları ekleyip 3-4 dakika renk almadan pişirin. Bu evrede tuz eklerseniz soğanlarınız daha çabuk pişecektir. Fırına giren kabakların altında pişmiş sarımsakların 3-4 adetinin püresini de kaşık yardımıyla alıp soğanlara ekleyip birkaç dakika daha orta ateşte pişirmeye devam edin. Balkabağı pürenizi, parmesan peynirini ve tavuk suyunu sırasıyla tencereye ilave edin. Altını kısın ve 10-15 dakika daha pişirmeye devam edin. Kremayı yavaş yavaş ekledikten sonra tekrar yavaş yavaş blender da çekin ve soğuk küp küp kesilmiş tereyağları çorbanıza yedirin.
TARİFİN ARTİSTLİĞİ
Yumuşak dokusu, hafif tatlı yapısıyla mükemmel bir renge sahip olan bu çorbanın üzerine, muskat, tarçın ve beyaz biber ile lezzetlendirdiğiniz Hindistan cevizi sütünü ve ince doğranmış frenk soğanı ekleyerek damağınıza farklı deneyimler yaşatabilirsiniz.
AHMET DEBİZ KÖSE