Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERSİN RAMOĞLU (GÜNEY)

Haydeeee!

'Haydeeee!' 16 yıl geçmesine rağmen anacığımın o acı feryadı kulaklarımdan gitmedi!
Gitmeyecek de!
Unutamıyorsun işte!
Başkası olsa belki; ama anan olunca unutmak ne mümkün!
Anamın acılı sesini unutamadım!
'Haydeee!' O tek kelime ne çok şey anlatır bilseniz.
Yerine göre 'özlemdir' hayde!
Yerine göre 'sitem!' Yerine göre 'sevinç!'
Yerine göre 'kavgı!'
Yerine göre de 'acıdır haydeee!'
O tek kelimeye ne çok mana sığdırmıştı güzel anam!
Tatlı fistuğum benim!
Ben anamı "fistuğum" diye nazlardım.
Çok hoşuna giderdi bu sözüm...
İçine mi doğmuştu 86 gün yoğun bakımda kalıp sonra da gideceği!
Çocuklarını bir daha göremeyeceği,
Bir yastığa baş koyduğu eşini hiç göremeyeceği...
Galiba en çok da çocukları ve torunları için 'haydee' demişti.
Yattığı hastaneden çıkmış kapıda sedyede beklerken buldum anamı...
"Anam korkma geldim ben!" demiştim.
Boş gözlerle bakmıştı bana!
Belki de 'ne diyorsun oğul ben gidiyorum' diyordu!
Şaşkın ve üzgündüm.
Güzel yüzüne baktım anacığımın.
Sedyedeki elini tuttum sonra.
Soğuk muydu ne.
Anam üşümüştü!
Halbuki soğuğu sevmezdi.
Battaniyeyi sıkıştırdım ötesine berisine.
Sabahları erken kalkıp kuzinesini gürül gürül yaktığı geldi aklıma.
Süzülen yaşlarımı gizleyerek soluğu Üsküdar'daki Haydarpaşa Numune Hastanesinde aldık.
Öyle bir kalabalıktı ki orası...

***

Anacığımı hemen yoğun bakıma aldılar.
Doktor "Beyne pıhtı atmış" dedi...
"Haydee!" Anamın ağzından çıkan son söz buydu.
"Haydeee." Babam memlekette ben Adana'daydım!
'Sabah Ankara'nın kuruluşunu yapacak, sıfırdan bir gazete kuracaktık.
Ankara'da işimiz kolay değildi.
Ne personel vardı, ne de alet edevat!
Büyük bir işe soyunmuştuk.
Melih ile birlikte yoğun çalışıyorduk.
Sabah Ankara'ya kilitlenmiştik.
Anacığıma bu yüzden gidemedim!
Ama günde üç kez telefonla konuşur hatırını sorardım.
Ne muhabbetler ettik bilseniz!
En çok babamdan ve tarlada yapılacak işlerden konuştuk.
Fenalaşınca soluğu İstanbul'da aldım!
Anam konuşmuyor, gülen gözlerini açmıyordu artık!
Yüreğimde ince bir sızıdır o an!
Yoğun bakım kapısında beklerken telefonum çaldı, arayan kayıtlı değildi...
"Ben Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Necdet Ünüvar" dedi.
Bir ihtiyacımın olup olmadığını sordu.
Fistuğumla ilgili yazılarımı okumuş.
Sonra kardeşini yolladı yanıma.
Anacığım kendinden geçmiş halde yoğun bakımda yeşil örtülerin altında yatıyordu...

***

Kalkması için çok dua ettik...
Kardeşlerimle günlerce gözyaşı döktük.
Hastane bahçesindeyken adımın geçtiği bir anonsla irkildim sonra.
"Annenizi 10 dakika içinde buradan almazsanız ölecek" dediler.
Aklım başımdan çıktı.
Alıp nereye götürecektim anamı?
Solunum cihazları yokmuş meğer!
Savaş Ay, Hızır gibi yetişti ama.
Bir özel hastanenin adını verdi.
Güzel anam oranın yoğun bakımında 86 günde üç kez deri değiştirdi.
Hastanelerin durumu çok berbattı!
Şimdikiler 7 yıldızlı tatil köyü gibi.
Solunum cihazı bile yaptık bugün...
Anam gideli tam 16 yıl oldu.
Derlerdi de inanmazdım.
Asıl "anne ölünce insan yetim kalır!"
Hakikaten öyle oldu!
Pazar günü anneler günüydü...
Yazı günüm değildi, yazamadım derdimi.
Gazetede yüreğim gözlerimden taştı, durdu ama.
Haydee!
Hayde gidelum çayırlara bağlara...
Hayde gidelim babana...
Hayde evime götür beni!
Hayde ahırdaki sarı kızıma, mavi denizime, çaylıklarımı özledim haydeee demişti anam!
Nereden nereye geldik gördünüz mü?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA