Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini Türkiye'ye yıkmak için çok uğraştılar.
Niyetleri İstanbul'un da 'güvenli bir şehir olmadığı' algısını vermekti.
Güya bir taşla birkaç kuş vuracaklardı.
Ama tam tersi oldu.
Suudi Arabistan 18 gün sonra Kaşıkçı'yı öldürdüğünü itiraf etti.
Dahası Erdoğan'ın baskısı ile itiraf etmek zorunda kaldı.
Türkiye çok titiz çalıştı.
Soğukkanlılığını hiç kaybetmedi.
Alt yapısını ve teknolojisini de iyi kullandı.
Yabancı basına yapılan servislerle olay hep gündemde tutuldu.
Kaçacak yeri kalmayan Arabistan gazeteciyi öldürdüğünü kabul etti.
Tabi 'önce parmaklarını kestik, sonra da başını' demediler.
7 dakikada cesedi parçaladıklarını da anlatmadılar.
Basit bir tartışma sonucu çıkan arbede sırasında öldüğü yalanını savurdular.
Bu infaz;
Muhammed Bin Selman'ın nasıl bir katil, bir gazeteciyi öldürtebilecek kadar acımasız bir cani olduğunu gösterdi.
Kaşıkçı cinayeti bir istihbarat işi de olabilir.
Her neyse...
Sıra cesedi bulmaya geldi.
Başkan Erdoğan, Türkiye'nin üzerine yıkılmak istenen cinayeti itiraf ettirirken Kemal Kılıçdaroğlu ne yapıyordu?
Neredeydi mesela…
***
İngiltere'deydi.
Orada gizli görüşmeler yapıyordu.
Türkiye'yi küçük düşürmek için elinden geleni ardına koymuyordu.
Yalanlar söylüyordu.
İftiralarını peş peşe sıralıyordu.
Bununla yetinmeyen Kılıçdaroğlu, PKK'nın yılmaz savunucusu rolünü de üstlenmişti.
Can Dündar'ın sevgilisi AP raportörü Kati Piri Türkiye'ye geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü.
Ardından Meral Akşener'le ve Selahattin Demirtaş'ın karısı Başak Demirtaş'la da.
Kati Piri, Başak Demirtaş'ı Diyarbakır'a başkan yapmak için uğraşıyor.
En büyük destekçisi de Kılıçdaroğlu.
Peki;
Biz, Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'yi ateşe atmasını daha ne kadar seyredeceğiz?
CHP'nin PKK ile işbirliğine 'kader' mi diyeceğiz yoksa?
***
PKK, Misak-ı Milli'yi yok etmek için yıllardır uğraşıyor.
ABD'nin himayesinde Kürdistan hayali kuruyor.
Bu yüzden uyuyan bombalarla askerlerimizi şehit ediyor.
Dağa kaldırdığı kızlara tecavüz ediyor.
İtiraz edeni de kurşuna diziyor.
PKK böylesine alçak bir örgüttür işte.
CHP bu alçakları önce Meclis'e taşıdı.
Şimdi de belediyeleri onlara teslim edecek.
SP ve İYİ Parti'nin de desteğiyle verecek.
Ey CHP'ye gönül verenler!
Atatürkçüyüm diye nara atanlar!
İzmir Marşı okuyan yalancı pehlivanlar.
Her evden bir oy verip Meclis'e taşıdığınız PKK'yı şimdi de belediyelere mi vereceksiniz.
Yine yolları bombalarla doldursunlar diye mi?
Kandil'in elebaşılarından Mustafa Karasu, CHP ile yürütülen ittifak görüşmelerini ağzı sulanarak izliyor…
Kılıçdaroğlu büyük bir keyifle HDP ile ittifak yapacaklarını söylüyor.
FETÖ ise 'pişmiş tavuk yer misin?' diye sorulan çakaldan farksız.
Gülmekten konuşamıyor şerefsiz.
Sahi; Danıştay'ın 'andımız'la ilgili verdiği kararının sırası mıydı?
***
FETÖ ile yeterli mücadele yapılmıyor.
İhanet çetesinin göbeğinde olup bi şekilde hesap vermeyen çok kişi var.
Bunu ben değil Reis söylüyor.
Durum aynı Salih Tuna'nın dediği gibi;
"AK Parti'yi ruhundan yani Erdoğan'dan kopartmak isteyen AKP'lilerle, Erdoğan'la 'ölümüne' gönüldaşlık yapan AK Partililer var."
Öyle valla…
Darbe tehlikesi geçmiş değil.
Çünkü karşımızda kılcal damarlarımıza kadar sirayet etmiş bir ahtapot var.
Onu söküp atmak öyle kolay değil.
Maalesef adliyelerden vicdanı sızlatan kararlar çıkıyor.
Yargılamalar da uzuyor.
FETÖ'cülere ödül gibi cezalar veriliyor.
Bu yüzden FETÖ'nün tüyleri uzadı, kanları bitlendi.
Gizli gizli darbe planları yapıyorlar.
Hedef Mart'taki seçimler…
FETÖ, AK Parti'nin başarılı, başkanlarını koltuktan etmek için fiskos yapıyor.
AK Partili değil AKP'li olan bu tipler yalanlarıyla başarılı insanları yıpratmaya çalışıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun AK Parti oylarına göz dikmesi boş değildir yani.