Kutsal topraklardan döndüm.
Ama aklım hala Kâbe ve Mescidi Nebevî'de.
Mescidi Nebevi…
Yani Peygamber Mescidi.
Hicret'ten sonra Medine'de Muhammed bin Abdullah ile ashabının inşa ettiği, Hz. Muhammed'in kabrinin bulunduğu yer.
Nebevi Arapça'da 'peygambere ait' anlamına gelir.
Oraya Peygamber Mescidi de derler.
Kâbe…
Mekke'de Mescid-i Haram'da yer alan İslam dininin ilk ve en kutsal mekânı…
'Beytullah…'
Allah'ın evi…
İnananların kıblesi…
Allah sevdasının can evidir Kâbe…
İnsanın dünyevi işleri unuttuğu kutsal yerlerdir buralar…
Orada 'şuymuş', 'buymuş' yok…
Sadece ibadet var…
Allah'a teslimiyet var.
Dünyanın dört bir yanından her renk ve her boyda Müslümanın bir arada ibadet için yarıştığı kutsal şehirler…
Her Müslümanın görmesi gereken İslami mekanlar.
Grup arkadaşlarım muhteşemdi, turu organize edenler de…
Kusursuz hizmet aldık desem yanlış olmaz…
Öncelikle bu güzel insanlarla beni buluşturan, Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç'a teşekkürlerimi sunarım…
Çok isabetli olmuş…
'Umre' yolculuğumda yaşadığım güzellikleri anlatmak elbette bir yazıya sığmaz.
***
Umre arkadaşım Kaynarca Müftüsü Selami Aydın…
Yıllardır gazetecilik yaparım, çok müftü tanıdım.
Onun gibi alçak gönüllüsünü hiç görmedim.
Kimi burnundan kıl aldırmaz, insanlara tepeden bakardı…
Kimi de…
Neyse, neyse…
Bu yazıya uygun düşmeyecek ifadeleri kullanmam doğru olmaz şimdi.
Keşke Diyanet hep Selami Aydın gibilerle dolsa…
Bak bakalım o zaman 'yorgan', 'asansör' muhabbeti yapan sözde din adamları kalır mı…
Dr. Erkan Aydın da bir başka değer…
Önemli işler yapıyor.
O işinin hakkını veren bir hadisçi.
Umre'ye gelenleri gerçek İslam'la tanıştırıyor.
Umre yapanlara bunun 'turistik' bir gezi değil, 'ibadet' olduğunu hissettiriyor.
Toplumsal değişimin gerçekleştiği yerdir Umre…
Çünkü gelenler en az bir hafta kalıyor…
Ve asırlar önce yaşananlarla günümüzde olanları karşılaştırma imkanı buluyor.
Erkan Aydın'ın bir başka özelliği de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünyayı ayağa kaldırdığı Kudüs'te 'tespih namazı' kıldırmış olmasıdır.
Hem de Osmanlı'dan sonra ilk kez…
Dr. Aydın yarın geceki Miraç Kandili'nde yine Kudüs'te olacak.
Yine tespih namazı kıldıracak.
Mihraptan kılınacak namaz Kudüs'ün dört bir yanına yayılacak.
Ağlama Duvarı'ndan Zeytin Dağı'na, oradan Hıristiyan Mahallesi'ne…
Yani Müslümanlar, Yahudiler, Ermeniler hoparlörden Dr. Erkan'ın namazda okuyacağı "Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil aziym" duasını işitecek.
Yine gavurları kudurtacak.
Muhteşem bir şey.
***
Medine ve Mekke dünya üzerindeki en kutsal ve en özel yerler…
Kudüs de öyle, oralarda hissedilenler de.
O çöl…
O volkanik kayalarda yaşanan yoğunluğu yüksek duygular…
Pek anlatılacak gibi değil…
Yaşamak lazım…
Bu kutsal topraklar uçuk Ayşe Arman'ı bile yola getirdi.
***
İstanbul'dan Medine'ye uçtuk ilk…
Orada geçirdiğimiz üç gününün tadı damağımızda hala.
Hele Mescid-i Nebevi'nin Ravza-i Mutahharası…
Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra önemli ilk icraatlarından biri bu mescidi yapmaktı.
Hz. Peygamber tarafından yaptırılan Mescid-i Nebevî, Rasûl-i Ekrem'in Medine'deki bütün faaliyetlerinin merkezinde yer aldı.
Burası İslam mimari tarihinde inşa edilen bütün mescit ve camilere de örnek oldu.
İlk mescit basit ve sade olmasına rağmen son derece fonksiyoneldi.
İslam bilginlerinin görüşüne göre Mescid-i Nebevî mübarek üç mescitten biridir.
Burada insanlar 'yeşil halı'nın üstünde iki rekat namaz kılmak için nasıl çırpınır bilseniz.
Çok şükür müftümüz sayesinde 'yeşil halı'da namaz kılmak da nasip oldu.
Gerek Mekke'de, gerekse Mescid-i Nebevî'de binlerce insan aynı anda namaz kılıyor…
Etkileyici bir manzara.
Mahşer gününü andıran kalabalık aynı amaç için kıbleye dönüyor…
Yayılan enerjiyi düşünün.
Kâbe mıknatıs gibi kendine çekiyor insanı.
Akla ibadetten duadan başka hiçbir şey gelmiyor…
Tavaf'ta Safa ile Merve arasında ihram içinde birbirinden renkli, birbirinden değişik insanlarla sa'y ederken başka bir dünyaya uçuyorsunuz.
İhramdan çıkacakken ne oldu bilmem bayıldım ben.
Tüm grup başıma toplandı.
Sonunda umreyi saçlarım kesilerek tamamladım.
Tarih profesörü Ömer Hoca, Şafak Hastaneleri'nin sahibi Mehmet Bey, Gürsal Salman, Ömer Bey, Mümin Egeli…
Hakan ve İhsan hocalar, Daha birçok can dost…
Ne güzel duygularla döndük birlikte…
Neyse bugün yazı çok uzadı.
Gerisi bir başka yazıya kalsın…