Rize'de valilik önüne taşınan Atatürk heykeli için malum takım kıyameti koparınca aklıma Cemal öğretmen geldi.
Çok becerikliydi.
Elinden her şey gelirdi…
Bir gün görev yaptığı okulu için kocaman bir Atatürk heykeli yapmak istedi.
Okul deniz kenarındaydı.
Kum beleşti nasılsa…
Ama çimento yoktu.
Alacak parası da…
Kıtlık yılları…
Üstelik çimento karaborsa.
Üç misline satılıyor.
Parasına rağmen bulmak kolay değil.
Neyse…
İlçe halkı seferber oldu.
Karaborsadan yetecek kadar çimento alındı.
Cemal hoca hemen işe koyuldu…
Heykeli kalıba döktü önce…
Bir hafta çalıştı.
Harç nemliyken heykele şekil veriyordu.
Ortaya üç buçuk metre boyunda bir heykel çıktı.
Kaç kiloydu bilmem.
Kaldırmak da çevirmek de kolay değildi...
Şimdiki gibi vinçler yoktu, iplerle ve insan gücüyle kaldırıldı o ağırlıktaki beton yığını.
Heykel bitti...
Millet heyecanla heykele koştu.
Ama heykel Atatürk'e benzemiyordu.
Biraz andırmıştı o kadar.
Cemal hoca morali bozuk bir şekilde beton yığınını okulun bodrumuna koydu.
***
Atatürk heykeli ilçede günün konusu olmuştu.
Kimi Cemal öğretmenin Atatürk sevgisini, kimi de boşa giden çimentoları konuştu.
Heykel mevzusu unutulmuştu ki bir gün Süleyman dayı, Cemal öğretmenden Atatürk'e benzemeyen o heykeli istedi.
İyi de para teklif etti.
Cemal Hoca şaşırdı…
Biba (cüce) Süleyman heykeli ne yapacaktı?
Süleyman dayı Alamancıydı…
Komşuları ile arası pek iyi değildi…
Heykeli mahallesine dikecekti.
Cemal öğretmen şaşırmıştı…
'Ni ula?' dedi.
Anlattı Süleyman dayı:
"Bizim mahallede sinir olduğum çok insan var. Onları bu heykelle terbiye edeceğim."
'Nasıl' diye sordu Cemal hoca…
Süleyman dayının insana küçük dilini yutturan planını duyunca şok oldu.
Alamancı dayım Atatürk heykeliyle köyünü hizaya getirecekti.
Bir gün heykelin burnunu kıracaktı.
Jandarmaya da bunu komşusu Atatürk düşmanı Niyazi'nin yaptığını söyleyecekti.
Ertesi gün gözünü çıkarıp, onu da Hasan'ın yaptığını söyleyecekti.
Jandarma da sorgusuz sualsiz komşularını nezarete atacaktı.
Süleyman dayının Atatürk heykeliyle köyünü hizaya getirme planı ilçede dilden dile dolaştı.
***
Rize'de Atatürk heykelinin kaldırılarak Valiliğin önüne taşınmasının istismar edilişini görünce aklıma yıllar önce ki bu olay geldi.
Rize'de Atatürk heykelinin yer değiştirme meselesini, heykelin hepten kaldırılması şeklinde sunan OdaTV, Sözcü ve Cumhuriyet gibi yayın organları ile Yozdil Yılmaz, Soner Yalçın, Bekir Coşkun gibi müzminlerin Süleyman dayıdan farkları yoktu…
Onlar da heykelle hükümete çakmak istedi.
Günlerce Rize'den Atatürk heykelinin kaldırıldığı yazıldı…
Aslı yoktu tabii.
Rize Reis'in memleketi…
Malum takım, 'Başkanlığı' getirecek anayasa değişikliğinin yaklaştığı şu günlerde o heykelle iş yapmanın peşindeydi.
Hinoğlu hinliklerine bakın.
Güya Atatürk'ü çok sever bunlar.
PKK seviciliklerini, FETÖ uşaklıklarını nasıl izah ederler acaba?
Yaptıkları soytarılıktan başka şey değil…
Nasıl Atatürkçülüktür ki onun kurduğu partiyi FETÖş'ün ele geçirmesine göz yumdular.
FETÖ'ye lafları yok…
Süleyman dayıdan farksızdırlar…
***
Atatürk'ün kurduğu partinin başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ'tan petrol aldığı yalanını az konuşmadı.
Adam Türkiye'ye iftira üstüne iftira attı.
Bunda hiç sakınca görmedi.
İddiası doğru olsa neyse.
Açıkça yalan söyledi.
Aynı yalanı dillendiren Amerika özür diledi.
Ankara'daki büyükelçisi John Bass, "Bazı yaklaşımların hedeften şaştığını fark ettik. Hata yaptığımızı kabul ediyoruz" dedi.
Ama beş ay önce partisinin grup toplantısında aynı suçlamayı yapan Kemal Kılıçdaroğlu sustu.
Hala susuyor.
Rize'deki Atatürk heykeli ile Atatürkçülük yapanlar;
İki çift laf be…
İki çift laf da Kılıçdaroğlu'na edin…
"Özür dilesin" demiyoruz…
Onda bu asil davranış yok.
"Yanlış anladım" desin yeter.
Hakiki Atatürkçüyseniz, adamsanız dedirtin de görelim!