Kemal Kılıçdaroğlu darbenin başbakanı olduğunun anlaşılmasından korkuyor olabilir mi?
Çıkışları ve hırçınlığı bu yüzden midir acaba?
Tepki çeken 15 Temmuz açıklamasını da bunun için mi yaptı?
Ön almak için mi FETÖ, PKK ve DEAŞ terör örgütlerine Saray ve AKP yöneticilerinin yardım ettiği yalanını savurdu.
Kalkışma gecesi KK'nın havalimanında darbeci askerlerle yarım saat baş başa ne konuştuğu da bilinmiyor.
Sonraki günler sokağa da çıkmadı.
Darbeci asker ve sivillerin avukatlığına soyunmasının esas sebebi nedir?
Darbenin siyasi ayağı olabilir mi?
***
Herkes saldırıyor.
Kimi Almanya'dan,
Kimi Amerika'dan
Kimi de içimizden…
Almanlar Can'cığı millileştirdi mesela…
Allah var Can'cık da Avrupa'yı Türkiye'ye müdahaleye çağırarak Almanlara kıyağını yaptı.
FETÖ'cü alçaklar da durmuyor.
CHP'nin başı Kemal de…
Terör örgütleri üzerinden Reis'e ve AK Parti'ye vuruyor.
Yaptığı muhalefet değil.
Hasımlık!
Çünkü FETÖ, PKK ve DEAŞ ile Reis'ten başka mücadele eden yok.
Haksızlık yapıyor yani.
***
Hem eskiden böyle değildik.
Milli konularda ayrılmazdık.
Bu durum FETÖ ve Kemal'den sonra değişti.
Birliğimizi bozmak istiyorlar.
Bizi parçalamak istiyorlar.
Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorlar.
Mesela KK attığı tweetinde, "Biz CHP olarak, ne darbe ne dikta istiyoruz. Biz yalnızca demokratik bir Türkiye ve adaletli bir yönetim istiyoruz" diyor…
Tabii lafta…
Hani dikta nerede?
Herkes istediğini söylüyor mu?
Söylüyor…
Peki, yazıyor mu?
Küfreden bile var…
Diktatörlükte bunlar olur mu?
Suriye'de mesela.
Kemal 'demokrasi' takiyesi yapıyor…
Demokrasi isteyen adam o kanlı gece askerlerle baş başa yarım saat konuşmazdı.
Devlet Bahçeli gibi darbenin karşısında olduğunu haykırırdı.
Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde Erdoğan'ın öldürülmesini beklemezdi!
15 Temmuz kalkışmasının püskürtülmesinden de rahatsız olmazdı…
Mesele bu kadar basit.
***
Ve ölüm!
Bugün babamsız geçen dokuzuncu yıl oldu…
Anacığım da 11 yıl önce bıraktı bizi…
Babam anamsız yaşayamayacağını söylerdi hep.
Dediğini yaptı.
Hüznüm büyük…
Anam ve babamla birlikte yaşlanmayı çok isterdim…
Olmadı.
Kader işte…
Fistuğumu da, babamı da çok özledim.…
Güneşli havalarda denize bakan avluda yan yana otururlardı.
Babam karikatür çizerdi.
Ama en verimli çağında gözlerini kaybetti.
Yıllarca göz doktorlarına taşınıp durduk.
Gitmediğimiz doktor kalmadı.
Ama bir çaresini bulamadık.
Rahmetli Adnan Kahveci bile babamın gözlerini tedavi ettirmek için Amerika'ya gitti.
Prof. Dr. Kubilay Çetinkaya'nın Trabzon Gazipaşa'daki muayenehanesinin dili olsa da konuşsa.
Hele de o dar asansörün.
Eve harf tablosu bile aldım.
Babam gecenin bir vakti ona bakmak için kalkardı.
Göremezdi ama.
Anacığım çok üzülürdü.
Bizim göz doktoru da ölmüş.
Prof. Dr. Ali Baki'den duydum.
İyi bir hekimdi.
Ah babam dağları omzuma yükledin de gittin…
Derdim 'yük' değil yanlış anlama.
Yokluğunuza dayanamıyorum…
Derdim bu.
Mekânınız cennet olsun.
***
Not:
Bomba gibi bir yazı geliyor.
Bakalım İsmail Kavuncu ve işbirlikçileri nereye kaçacak…
Kazakistan'daki dostlar söyledi…
İsmail Kavuncu ve dayıoğlu hakkımda tezvirat yapıyormuş.
Alçakça ve adice yalan konuşuyorlarmış!
Delikanlı yalan konuşmaz.
Ama bu konuşuyor…
Neyse, hesaplaşacağız.