İnsan ve doğa sevdalısı bir gazeteciydi Ahmet Kayacık…
Bulunduğu yere gelmek için çok çalıştı.
Kolay değildir bu meslekte bir yerlere gelebilmek.
Ve orada tutunmak…
Ahmet bunu başaranlardan biridir.
Güzel insandı.
Bir yıl olmuş aramızdan ayrılalı…
Gerçekten zaman su gibi akıp gidiyor.
Geride anılar ve acısı kalıyor.
Ahmet her zaman eşi Hülya, çocukları Doğan ve Kuzey'den övünçle söz ederdi.
Bayılırdı onlara…
Zaten işi insan olan biri ailesini nasıl sevmez ki…
Facebook'ta dolaşırken gözüm ilişti oğlu Doğan'ın internet kafede gözyaşları içinde babasına yazdığı mektuba…
Yayınlamak için Hülya'dan izin istedim.
Mektup çok uzun…
Ben okurken ağladım…
***
Merhaba baba.
Uzun zamandır aklımdaydı sana bir mektup yazmak.
Çünkü arkadaşlarıma, seni anlattığım zaman bir şeyler bir yerlere gitmiyormuş gibi geliyor.
Sanırım bu hem bana hem sana iyi gelecek.
Hayatımızda ilk kez böyle bir şey yaşadık.
Annem, Kuzey ve ben… Simsiyah bir boşluğun içindeyiz.
Hayatlarımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.
Kuzey dershaneye gidiyor, annem çalışıyor aynı yerde.
Ben, Eskişehir'deyim.
Hala iş bulamadım.
Gururlan diye çok uğraştım.
Para da kazanamadım.
Annem ara sıra yolluyor sağ olsun.
Hayallerimi biliyorsun.
Oradan oraya çarpıyorum.
Ve seni çok özlüyorum.
Yanaklarını, kokunu çok özlüyorum.
İnanılmaz bir cenaze töreni yaşadık.
Tüm sevdiklerin oradaydı.
Çok kalabalıktı.
İlkokul arkadaşların, mahallede top oynadığın dostların, bir yerlerde bir şekilde hayatlarına dokunduğun herkes oradaydı.
Seninle gurur duyduk.
Ne çok sevenin varmış?
Karadeniz'in dört bir köşesinden toprak getirdi insanlar.
Unutmamışlar.
***
Evdeki son 10 gün seninle beraberdik.
Elini tuttum, gözlerine baktım, ağladım, ağladım…
Elimden hiçbir şey gelmemesine ağladım.
Bizimle yaşa, bizimle gül, mutluluğumuza şahit ol diye çok uğraştım.
Ama dediğim gibi, sanırım bazı şeyler bizim elimizde olmuyor.
Bizlere örnek oldun.
Sen gittikten sonra arkamın boşaldığını anladım.
Bana ne kadar destek olduğunu anladım.
Tek kaldım.
Çok yalnızım.
Ama bunlara rağmen, sana verdiğim sözleri yerine getirmek için uğraşıyorum.
Senin makinanı aldım yanıma, bana uğur getirsin diye.
Bana "Hayatta her şey olabilir, hazırlıklı olmak lazım" demiştin.
O an tutamadım kendimi ve balkona fırladım.
Ağladım, ağladım…
***
Kuzey de çok özlüyor seni.
Yaşı daha küçük ama biliyorsun ki çok olgun biri.
Arada senin fotoğraflarını paylaşıyor, sevdiğin türküleri paylaşıyor.
Kim bilir içinde neler yaşıyor.
Biliyorsun, Kuzey pek anlatmaz.
Cenazede çok kötüydü.
Tabutun Murat ve Hasan'ın omuzlarında çıkarken kendini tutamadı.
Sarıldım ona.
Ağlaştık.
Seni rüyamda gördüm birkaç kez.
Nasıl özlemişim seni.
Kokunu kodlamıştım kafama.
Muhteşem bir çocukluk geçirdim sayende.
Sahilde oynadığımız toplar, bisiklete binişimiz, yol kenarlarındaki yavru köpekleri besleyişimiz, kedi yavrularını çöpten toplayışımız…
Hatırlıyor musun birkaç yıl önce bir gece eve bir kuş girmişti.
Kuzey ve ben seni uyandırmıştık.
Sen kuşu avucuna alıp sevmiştin.
Kuzey, "Baba kafese koyup besleyelim" demişti sana.
Sense, "Olmaz oğlum, kuşlar özgür hayvanlardır.
Kafese hapsetmek yanlış.
Beraber onu özgürlüğüne kavuşturalım" demiştin ve ardından arka balkondan o kuşu beraber uçurmuştuk.
***
Ve annem…
Böyle bir kadın hayatımızda olduğu için sen, ben ve Kuzey çok şanslıyız.
Son ana kadar yanından ayrılmadı.
Sen de yanında ondan başkasını istemedin.
Gözlerine baktı, elini tuttu.
Seni kaybetmekten korktu.
Dualar etti, çabaladı, koştu, sevdi, öptü, sarıldı…
Mezarına her gittiğinde gözleri doluyor.
Dua okuyor sana.
Fotoğraf arşivine iyi bakacağıma, seni her zaman gerçek bir oğul gibi seveceğime yemin ediyorum.
Kavuşacağımız güne kadar kendi iyi bak.
Haberden habere koş.
Bizleri sev.
SENİ SEVİYORUZ.
Doğan Kayacık