Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERSİN RAMOĞLU (GÜNEY)

Gazeteci değil casussun oğlum!

AYM'nin kararına bayıldı zibidi… Operasyon gazetesinde günün manasına uygun manşeti de çaktı.
"Adı gazetecilikmiş!"
Nah gazetecilik!
Casussun oğlum casus!
Hatta kullanılabilir bir eleman!
FETÖ'nün savcı ve jandarmasının devlete kumpas için çektiği ihanet fotoğraflarını yayınlamak gazetecilik midir?
Can'a göre öyle olabilir…
Çünkü o manşetler karşılığı Ankara'daki evini sattı…
FETÖ'nün de elemanı oldu!

***

Can Dündar, Paralel Örgüt tarafından kendisine sızdırılan görüntü ve bilgileri yayınlayarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terör örgütlerine yardım ettiği" algısını oluşturmak istemiştir vesselam!..
Can Dündar'ın bu eylemi, asla 'gazetecilik' değildir.
Tam aksine 'ajanlık'tır, 'casusluk'tur ve 'ülkeye ihanet'tir!..
Ey Can Efendi!
Ey romantik hain!
Sen değil misin "Kadınsız ortamda 3 ay geçirince daha da iyi anladım kıymetinizi!" diyerek kadınlara hakaret eden?
Senden her şey beklenir!
Seni en iyi Akit yazarı rahmetli Hasan Karakaya anlatmıştı.
***

Bu Can Dündar, '40 yaş erkeği'ni tarif ederken "Kadın kokusu, taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi" diyen 'uçkur düşkünü' bir adamdır!..
Öyle bir 'uçkur düşkünü'dür ki, çektiği 'Mustafa' adlı belgeselde(!), Atatürk'ü hem 'yalnız ve umutsuz' hem de 'kadınlara zaafı olan biri' olarak göstermiştir!..
Demek ki doğru demişler:
"Kişi başkalarını da kendisi gibi bilirmiş!.."
"Kadın kokusu alınca, taze ete susamış sırtlana dönüşen" Can Dündar,
belli ki Atatürk'ü de öyle görmüş!..
***

18 Eylül 2009'daki gazetelerden bir başlık: "Can Dündar, çıtırla öpüşürken!" Haberinde ise; "Sürekli, 18 yıldır evli olduğu eşi Dilek Dündar'a duyduğu aşktan bahseden romantik yazar Can Dündar, Bebek açıklarında bir teknede, esmer bir güzelle öpüşürken yakalandı…" '
Can Boğaz'dan gelir'
başlığı ile yayınlanan fotoğraflar, Altın Objektif Ödülü'ne lâyık görülmüş ve 'Yılın fotoğrafı' seçilmişti!..
***

O 'romantik çocuk' bugün 'Paralel tetikçi' oldu.
Can Dündar'ı 'tetikçi' yapan Gülen örgütünün bunu nasıl yaptığı ortada…
O fotoğraflarla sanki ona "Kasetlerin elimizde" mesajı verilmişti.
Öpüşme fotoğrafı, "Bu daha başlangıç" işaretiydi.
Karısını aldatan Can Dündar'ın 'öpüşme' fotoğrafı dışında, kasetleri de vardır mutlaka…
Hasan Karakaya köşesinde, "Soruları uzatmak mümkün...
Ama ben şunu düşünüyorum: Karısını aldatan herkesi aldatır!
Malûm,
'aldatmak' kelimesinin 'argo'daki karşılığı 'satmak'tır!..
O halde, şöyle diyebiliriz:
Karısını satan, herkesi satar!
Can Dündar, 1992 yılında da, Mehmet Ali Birand'ı satmıştı iyi mi?..
Şahidi de Uğur Mumcu'dur!.."
diyerek bitirmişti yazısını…
'Bunun adı gazeteciliktir' manşetini atanın adını bile anmaya değmez ya…
Neyse...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA