Şevval Sam…
Volkan Konak…
Ve İsmail Hakkı Demircioğlu.
Hepsi de kendine has tarzlarıyla gurbetçi uşakların memleket hasretini, sevdasına ve özlemini şu duygu yüklü sözlerle dile getirdi:
***
"Şu gurbet ellerinde Zaman geçer mi acep Bizi perişan etti Gaybana galasıca(*)
Ben denizde bir gemi Dalgalar vurur beni Ben ağaçta bir yaprak Rüzgar savurur beni Yollar uzun bitmeyi Burda zaman geçmeyi…
Dert sardi dört yanumi Hasret yakti bağrumi Gurbet bana anlatti Dumanli dağlarimi…"
***
Memleketimin dağını, dumanını, hırçın denizini, sert rüzgarını ve uzun yollarını anlatan bu türküyü her dinlediğimde yüreğim acır.
Burnumun direği sızlar…
Neler gelmez ki aklıma…
En başta da 10 yıldır portakal ağacının altında yatan tatlı anam gelir…
Sonra bir tepenin üstündeki pembe boyalı evimizi hatırlarım.
Yoksulluk yıllarımı…
Ve ilk sevdamı…
Bir de gurbetteki yalnızlığımı!
Nice türkülerimiz vardır hasretimizi anlatan.
***
Medikal turizm için eşsiz bir yerdir yaylalarıyla ünlü Karadeniz.
O proje hayata geçseydi 750 bin yabancı hastanın tedavisinden 6 milyar dolar gelecekti bölgeye.
Doğal güzellikleri ve çekiciliği bakımından da dünyanın ilk 5 merkezinden biri olacaktık.
Termal sağlık turizminde ise 100 bin yatak kapasitesine ulaşacaktı Karadeniz.
600 bini tedavi amaçlı olmak üzere 1,5 milyon yabancı turist gelecekti yaylalarımıza.
200 bin kişiye iş, 9 milyar dolar da gelir elde edecektik.
Olmadı.
Danıştay yine yaptı yapacağını.
'Yeşil Yol Projesi'ni durdurdu.
Bölge insanına bir lokma ekmeği çok gördüler yani.
Başta
Aydın Doğan sevindi.
Paralel'in
Zaman'ı da…
Projenin iptali için çok çalıştılar.
Karadenizli aç kalsın istediler yani.
***
30 milyar dolar değer biçilen
Telekom'un satışını da Danıştay durdurmuştu.
Sonra 6,5 milyar dolara zor sattık bu kurumu.
CHP'li
Mümtaz Soysal'ın kulakları çınlasın.
Durdurma kararıyla ülkeyi
23,5 milyar dolardan edenlerin de.
Telekom'u 30 milyar dolara satabilseydik, IMF borcumuzu sıfırlamıştık.
Emin Çölaşan gibi satışa karşı çıkanların vicdanları sızladı mı acaba?
Sanmam!
Olmayan şey sızlamaz ki!
***
Hey gidi Karadeniz…
Güzel memleketim benim.
Taşına toprağına kurban olduğum.
Memleketim güzeldir, yeşildir, mavi deniziyle ünlüdür ama geçinmek zordur buralarda.
Kahrolasıca gurbet bel büker, yürek yakar.
Bir parça ekmek için sevdiklerini geride bırakıp gurbete çıkmayan mı var?
Ekmek kavgası zordur yaban ellerde.
Hasret çekmek de.
Gurbete mecburuz.
Çünkü ne hayvancılık ne fındığımız ne çayımız para eder.
Tek çare turizmdi.
"Aah ah yukarı köylerden bir yol geçse de güzelim yaylalarımız turist kaynasa" derdik hep.
***
'Yeşil Yol' hayvancılığı teşvik edecekti.
Yol kenarları
'Kendin pişir kendin ye' dükkanları ile dolacaktı.
Zigana gibi.
Kimi yağını, kimi balını, kimi de yaptığı danteli satacaktı.
Köye bolluk ve bereket gelecekti.
En önemlisi gurbet bitecekti.
Tıpkı
Uzungöl'de ve
Ayder'de olduğu gibi.
Turgut Özal'ın da hayali böyleydi.
Güya Samsun-Sarp otobanını köylerden geçirecekti.
Olmadı.
Ömrü yetmedi.
***
'Çılgın projeci' Erdoğan yetişti Karadenizlinin imdadına.
'Yeşil Yol Projesi'ni başlattı.
Samsun-
Hopa arasında kalan yaylaları bu yolla birbirine bağlayacaktı.
Halk yararına olan her işe engel olan zihniyet, Karadenizlinin kaderini değiştirecek projeye de karşı çıktı.
Danıştay ile
ODTÜ el ele verdi o muhteşem projeyi durdurdu.
40 noktada oteller, restoranlar ve kayak tesislerinden oluşan turizm merkezleri yapılacaktı.
Bu yol insanlara iş ve aş olacaktı.
Çok gördüler Karadenizliye bir lokma ekmeği, çok.
Vicdansızlar
'Gurbete çık' dedi
Arhavili İsmail'e,
Oflu Hasan'a,
Ordulu Dursun'a,
Rizeli Mustafa'ya...
***
Ahh, Ah…
Ben denizde bir gemi Dalgalar vurur beni Ben ağaçta bir yaprak
Rüzgâr savurur beni Yollar uzun bitmeyi Burda zaman hiç geçmeyi…
***
Daha ne diyeyim dostlar…
Gözün kör olsun gurbet!
*Kahrolasıca.