Feto, Aydın Doğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli el ele verdi istikrarı bitirdi.
Marmaray bitmiş, hızlı tren seferlere başlamış, üçüncü köprü, havalimanı ve Avrasya Tüneli inşaatları hızla ilerliyordu.
Malum mahkemeler yatırımları durdurmak için peş peşe kararlar aldı.
Belki her şey dört dörtlük değildi ama ülkede huzur vardı.
Kimse askerdeki çocuğunun, karakoldaki polisinin kahpe bir pusuda şehit olacağı korkusunu içinde taşımıyordu.
Faiz yükselmiyor, dolar da artmıyordu.
Bu huzuru 'kan ittifakı' yapanlar bozdu.
CHP…
'Oy ver gitsinler' dedi.
HDP, CHP'nin oyları sayesinde barajı aştı.
Gülen ve Aydın Doğan medyası da AK Parti'yi iktidardan etmek için elinden geleni yaptı.
Her gün ayrı bir yalan ve iftira ile akıl çelmeye çalıştı.
Kaos istediler.
Ve başardılar da.
Hükümet kurulamadı.
Hepsi AK Parti'den 'olmazı' istedi.
Kalleşlik böyle başladı.
Yürekler bu yüzden yanıyor şimdi.
PKK'nın son kalleş planı gaz dolu tankerle karakolu havaya uçurmaktı.
O kahraman şoför olmasaydı kim bilir kaç Mehmetçik şehit olacaktı.
O kahramanın yaptığını ne siyasiler ne de ahkam kesen aydınlar ve gazeteciler yaptı.
Aksine onlar ateşe benzin döktü.

Bu köşe hep vatanın bölünmezliğine ve barışa hizmet etti.
Bahoz'u seneler geçti yazmadık.
Duran Kalkan, Murat Karayılan ve diğerlerinden de söz etmedik hiç.
Niye?
Huzur bozulmasın istedik.
Tecavüzcü Coşkun'dan farkları yoktu oysa.
Kan akmasın diye uğraştık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi "Ananın Türkü Kürdü olmaz" dedik.
Analar ağlamasın diye çırpındık.
Çünkü biz de ana kuzusuyduk.
Mesela ben anamın ağlamasına hiç dayanamazdım.
Rahmetli öyle duygulu, öyle içten ağlardı ki ölen annesi ve kardeşlerine…
Onunla birlikte ben de ağlardım.
Yıllar geçti sesi kulaklarımdan gitmedi anacığımın.
Bu yüzden anaların ağlamasına hiç dayanamam…
Ama itler durmadı.
Ağababaları emretti, onlar polise, askere kalleşçe pusu kurdu.
Evlere ateş düştü.
Halbuki çözümle birlikte kardeşlik pekişiyordu.
Bölgenin ekonomisi de gelişiyordu.
Munzur Çayı'nın kenarı Antalya'daki plajlara dönmüştü.
Turistler akın akın doğa harikası Güneydoğu'yu görmeye geliyordu.
Bölge insanının cebi para görüyordu artık.
Ama çözüm sürecini kana buladı şerefsizler.
Anaların iki gözü iki çeşme şimdi…
Şantiyeleri basıp iş makinelerini yakarak ekonomiye de darbe vurdular.
Fethullah Gülen'in adamları Erdoğan'ı indirmek için örgütle el ele verdi.
Hatırlayın Ekrem Dumanlı'nın gizlice Gültan Kışanak'la görüşmesini…
PKK'yı eyleme teşvik ettiler. İstikrar
böyle bozuldu…
Aydın Doğan da PKK ile kan ittifakı yaptı.
Örgütün baş destekçisi oldu.
Adam 'ulusal güvenlik' meselesi haline geldi.
Doğan ve adamları acilen kontrol altına alınmalıdır.
Teröre destekten de yargılanmalıdırlar.
Basın özgürlüğü vatana ihanet özgürlüğü değildir.
Bunlar 28 Şubatçıları mumla arattı.
Doğan'ın ajansı DHA, Silvan'da hendek kazıp yola barikat kuran PKK'lı teröristle sivil vatandaş gibi röportaj yaptı.
Oysa Yılmaz B. isimli katil azılı bir teröristti.
Hendek kazıp bomba yerleştirmek için dağdan inmişti.
Ağrı Valisi Musa Işın, 40'a yakın genç kızın dağa kaçırılarak tecavüze uğradığını, 'bu halde ailelerinize dönemezsiniz' denilerek zorla Kandil'de tutulduklarını açıkladı.
Dağdaki itler tecavüzcü Coşkun'dan beter çıktı.
Duran Kalkan isimli çete lideri kendine genç kızlar haremi kurdu.
PKK Kürtleri savunmuyor.
Aksine Kürtleri öldürüyor.
Kürtlerin canına, malına, ırzına, mukaddesatına saldırıyor.
Gencecik Kürt kızlarını iğfal eden, dağdaki baronlara peşkeş çeken, Kürt halkını savunur mu hiç?
Aydın Doğan ve Gülen medyası, seçim tarihi kesinleşince milleti kandırmak için yayına başladı.
Şarapçı Ahmet gibi Gülen'in adamı Özer
Sencar da
HDP'nin barajı aşacağını söylemeye başladı.
Oysa bu kadar şehit vermemize sebep Doğan'ın 'cici çocuğu' Selahattin'dir.
Sonra Aydın Doğan'dır. Gülen medyasıdır ve CHP'dir.
KK dün koalisyonla ilgili basına maval okuyup durdu.
MHP de ülke bütünlüğü söz konusuyken şehit cenazeleri üzerinden oy avcılığı yapmaya kalktı.
Şehit cenazelerinde halkı galeyana getirmek için provokatörler sahneye çıktı.
Bursa ve Erzurum'daki protestocular ise PKK'lı çıktı.