Hayat notları
Gündemin baş döndürücü hızına karşın, bazen biz gazeteciler de tıkanıp kalıyoruz. Acaba ne yazalım, diye! Türkiye'nin hızla derinleşen ve kızışan ortamını mı? Bu ortamdan yansıyan insan manzaralarını mı? En iyisi galiba, bazen farklı denizlerde kulaç atmak...
Dün okuduğum bir bilim dergisinde, Mars'ta hayat izlerinin olup olmadığı sorgulanıyordu. Mars'taki bazı görüntülerin eşliğinde bilimsel yaklaşımlar ortaya konuluyordu.
Bu makaleyi okuyunca bir kez daha düşündüm.
***
Gerçekten de zamanın en ilgi çekici boyutunda olacağız önümüzdeki yıllarda.
Çünkü insanlık dev adımlarla geleceğe koşuyor. Kim garanti edebilir ki; örneğin 2050 yılında şimdi Mars'taki olası kabul edilen hayat izlerinin, dünya ile bu gezegen arasında, gerçek bir yaşam köprüsü oluşturmayacağını! Kim, geleceğin dünyayı ve insanları
nereye götüreceğini, neler yaşayabileceğimizi bilebilir ki! İşte şimdi ortaya çıkan bazı küçücük ipuçları, önümüzdeki yüzyıl içinde, zamanın en
ilginç boyutlarının yaşanacağını gösteriyor sanki...
***
Hep birlikte anımsayalım, 1969 yılının Haziran ayını... Her ne kadar ben dahil, o yıllarda bir bölümümüz çocuk da olsak; ABD'li
Neil Armstrong ve
Edwin Aldrin'in Ay'a ilk adım atışları, nasıl da heyecanlandırmıştı insanlığı... Onların Ay'a adım atmalarıyla, aslında yeni bir çağ başlamış oldu... Kim bilir, Amerikalılar Ay'a ulaşırlarken, biz onları seyredip neleri tartışıyorduk? Kim bilir, toplum olarak o günlerde hangi geyik muhabbetlerine endekslenmiştik? Kim bilir, o zamanki
kısır gündemimizde neler vardı?
***
Bunların hepsi yakın zaman tarihinde yazılı... Örneğin Türkiye 12 Mart'a sürükleniyordu adım adım... Dünyadaki
1968 kıvılcımı, bize de yeni yansımış, öğrenci hareketleri başlamıştı yavaş yavaş... Türkiye'yi yönetenler tıkanmıştı... Yönetilenler ise yine her zamanki gibi geçim derdindeydi... ABD Ay'a giderken, bizim
çok ileri bir yerde olduğumuz söylenemezdi yani... Şimdi bilim adamları Mars'taki hayat izlerini konuşuyorlar... Olabilir;
dünya tarihi için çok kısa, bizler için uzak sayılabilecek bir zamanda, belki insanlık Venüs'te, Merkür'de, Jüpiter'de, Satürn'de, Uranüs'te, Neptün'de de bazı izler bulabilir. Çünkü zaten yıllardır bu izler aranıyor...
***
Önümüzdeki yüzyıl, insanlık için
şaşırtıcı ve hayret verici görüntülere gebe... Tam 5 milyar yaşında olduğu öne sürülen dünyamız, artık farklı boyutlar yaşayabilir. Kimimizin hayat süresi, ilk önemli ipuçlarını görmeye yeter belki... Kimimiz ise bu şansı yakalayamayız...
Mars'ta hayat izleri konuşuluyor; peki
bizdeki izler ne olacak?
Biz hayatın neresindeyiz, izlerimiz neresindedir? Bu da önemli elbette... Bilin ki kendi yarattığımız ve sorgulanması gereken
çarpık doğrularımız üzerine düşünmezsek eğer; Mars'ta ayak ve hayat izleri bulunurken; biz kendi kısır izlerimizin peşinde dönüp dolaşacağız yine...
***
İtalyan bilim adamı
Bruno'nun
, dünyaya ilişkin söyledikleri, dönemin "yargılarıyla" çelişiyor diye, Roma'da bir kazığa bağlanarak bir meydanda yakılmasının üzerinden, meğer asırlar geçmiş... "Bruno söylediği doğrular yüzünden yandığı ile kaldı" gibi görünüyorsa da, onların söyledikleri, özgür düşüncenin temellerini oluşturdu. Yüzyıllar önce
Galile'yi de "Dünya dönüyor" dediği için, engizisyon mahkemesi öldürmek istemişti... Demek ki doğrular, bazen zamana göre değişiyor...
Kim bilir hangi bazı doğrularımız, yarın nasıl yanlış olacaklar!
***
Şimdi, yarın neler olacağını, neler olabileceğini, tahmin bile edemeden, yeterince bilemeden, bugüne bakıyoruz... Ve bazen de, bir bakıyoruz ki Mars'taki hayat izleri konuşuluyor. Bilmem belki de Mars'ta hayat vardır... Ne güzel!
Ama doğrusu beni şimdilik Mars'taki hayat çok ilgilendirmiyor...
Biz de "hayat" var mı? Siz en iyisi önce ona bakın sevgili okurlar...