Adriyatik Denizi'nin tersten esen, hafif, neredeyse fark edilmeyen bir rüzgarla kabarmış çelik mavisi rengindeki yumuşak dalgaları, imparatorluk filosu Kalabriya kıyılarının ağırdan yaklaşan alçak tepelerini solunda bırakarak Brundisium limanına dümen kırdığında, gemilerden yana köpüklenmişti; ve şimdi, denizin güneşli, ama yine de onca ölümün sezgisiyle dolu yalnızlığı, insandan kaynaklanma çabaların huzurlu sevincine dönüşmüştü; insanların ve evlerin yakınlığı nedeniyle parıltısı hafiften gölgelenmiş suların üstü, bazıları filo gibi limana yönelen, bazıları da limandan çıkmış teknelerle doluyor, kahverengi yelkenli balıkçı kayıkları akşamın bereketlerine açılmak üzere, beyaz köpüklerin okşadığı kıyılar boyunca uzanan sayısız köyün ve başkaca yerleşim alanlarının küçük balıkçı barınaklarından ayrılıyordu; şimdi su, ayna gibiydi ve gökyüzü, sedefli bir istiridye kabuğu gibi bu suların üzerine açılmıştı; akşam olmaktaydı ve rüzgar hayatın ezgilerini, bir çekiç vuruşunu, bir seslenişi topraktan suya doğru kanatlandırdığında, ocaklarda yanan odunların kokusunu da beraberinde sürüklüyordu."
Yukarıdaki satırlar, 20. yüzyıl dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Avusturyalı Hermann Broch'un (1886-1951) baş şaheseri kabul edilen "Vergilius'un Ölümü" adlı romanının ilk cümlesi. Herhalde bir paragraf halinde başlayan bu şiirsel, lirik, insanı ilk okuyuşta yere deviren uzun cümleden, romanın ne kadar büyük bir eser olduğunu tahmin edersiniz. Ama böyle büyük eserleri Türkçe'ye kusursuz çevirmek de, büyük dil üstadlarının işidir. Türkiye'de yaşayan bu üstadların başında gelen isim, Azra Erhat gibi büyük çevirmenlerin izlerini, kalbinde ve dilinde harmanlayan Ahmet Cemal'dir.
Türkçe'ye son 50 yılda onlarca eser kazandıran, benim incelikli denemeleriyle de, kendisine büyük saygı duyduğum bu insan, dilimize çevrilmesi çok zor olan "Vergilius'un Ölümü"nü, kendisiyle Türkiye'de gerçek anlamda çeviri yapmanın bir hesaplaşması haline getirmiş; gençliğinden başlayarak, çok uzun yıllar üzerinde uğraşıp, kusursuz bir ustalıkla, biz okurların önüne sunmuştur. Ahmet Cemal'in "Bir Çevirinin Hikayesi" başlığı ile "Vergilius'un Ölümü"ne yazdığı önsöz, Türkiye'de edebiyat ve hayat derslerinde okutabilecek, insanın derinlerde bir yerde içine dokunan bir öze sahip.
"Vergilius'un Ölümü" yazarın 70 yılı dolduran onurlu hayatının, neredeyse 40 yılını kapsıyor. Ama o kendisini sadece kendi istediği dünya çapında bir ustalığa taşımak için, hiçbir zaman acele etmeden, sanki hayatının en önemli bir sınavıymış gibi, "Vergilius'un Ölümü"nü çevirmeyi uzun yıllara yayıyor.
Aslına bakarsanız, çevirmenin bu tercihi ve hayatının kendisi de başlı başına büyülü bir roman sanki. Çünkü çevirmen yazdığı hikayede, bu serüvenle birlikte hep hayatla ilgili temel hesaplaşmalarını tamamlıyor.
Çocukluğu, ilk gençliği, acıları, hüzünleri ve hayatının toplamı. Şimdi aktarmaya kalksam bu yazı bitmez. Çünkü buğulu ve erdemli bir hayatı da, kendisine doğru çeviren bu büyük ustayı anlatabilmeye, bu köşe de yetmez. Güzel İzmir şanslı; dün başlayan, 18. TÜYAP İzmir Kitap Fuarı'nın onur konuğu Ahmet Cemal çünkü. Edebiyatımızın bu parlak yıldızını, bu büyük ustayı, bu güzel insanı, ayakta alkışlıyor; hayatını ve ürettiklerini saygıyla selamlıyorum.