Bu yazıyı yazarken, İzmir Rumları'nın 1900 ile 1922 yılları arasında, İzmir'de ya da İstanbul'da kaydettikleri plaklardan seçilmiş, odağında İzmir olan Rumca şarkıları dinliyordum.
Hepsi o kadar güzel, dokunaklı ve tarihin içinden süzülerek, İzmir'in güzelim zenginliğini notaların eşliğinde bize yansıtır gibi duruyordu. Ayrıca aynı şarkılar, buğulu bir geçmişin içinde, hala unutulmamış olmanın onurunu yaşıyorlardı sanki. Şarkılarla birlikte aynı anda İzmir'in o altın yılları; sanki yaşamışım gibi gözümde canlanıverdi. O anda İzmir'in ve İzmirliler'in, zengin çok kültürlü geçmişleriyle, aslında ne çok övünseler, haklı olduğunu düşündüm.
Elbette bu 'övünme', İzmir'in bugününü de, geçmişiyle doğru bir yerden geleceğe yönelik yorumlayarak, aynı vizyonla buluşturabilme çabasıyla, içtenlikle örtüşünce anlamlı olabilir.
Yoksa bu tablonun, sadece duygular düzeyinde geçmişe özlemi simgeleyen 'nostalji' olarak kalması, İzmir'e bir şey katmaz. Sonuçta bıçak sırtı bir farkındalık bu.
Ancak hakkı verilirse işe yarayacak türden!
Peki bu yazıya nereden geldim!
Önceki
gün bir kitapçıyı dolaşırken, Yapı Kredi Yayınları'ndan yeni yayınlanmış, 'İzmir Rumları'nın Müziği 1900-1922' adlı 'Eğlence, Müzik Dükkanları, Plak Kayıtları' alt başlıklı güzelim bir kitapla karşılaştım. Aristomenis Kaliviotis'in kaleme aldığı, İzmir doğumlu değerli Yılmaz Okyay'ın Türkçe'ye çevirdiği bu ilginç, renkli kitabın, bir de 18 şarkıdan oluşan eski kayıtlardan seçilmiş bir CD armağanı vardı. İşte o CD'den Küçük Hanım'dan İzmirli Çocuk'a; Çiftetelli'den Menemen Zeybek'ine uzanan, Rumca İzmir şarkılarını dinledim.
Ah İzmir, şu an kanımca tam olarak hak ettiği yerde bulunmayan, bulunamayan, muhteşem şehir!
Bir zamanlar 20. yüzyılın başlarında, tarihte defalarca olduğu gibi yine yıldızı parlayan bir kentti İzmir. Farklı uluslardan insanlar; en başta Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Levantenler. Barış ve kültürel zenginlik içinde yaşayan insanlar.
Özellikle o yıllarda şehrin müzik yaşamında hakim olanlar Rumlar ile Levantenlermiş.
Gramafon yaygınlaşınca müzik evlere kadar girmeye başlamış. Artık plaklar yaygınlanmış.
Öyle ki çok sayıda insan Rebetiko'nun doğuşunun, Yunanistan olduğunu sanır ya da düşünür. Oysa şurası bir gerçek ki; Rebetiko'nun doğuşunda bile, İzmir müziğinin önemli rolü var.
Kitabın yazarı Aristomenis; zaten bu gerçeği, yazdığı önsözün başlangıcında vurgulamış:
"Rebetiko'nun ve daha sonra çağdaş halk şarkılarının temelinde varlığını gösteren geleneksel İzmir müziği, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu'da, 1922 yılından sonra da özellikle Yunanistan'da yaygınlaştı. Tüm bunlara karşın, geniş dinleyici kitleleri için olduğu kadar, çok sayıda araştırmacı açısından da onun pek çok yönü, bilinemez olarak kalmayı sürdürdü."
Sonuçta Aristomenis Kaliviotis'in, zaman tünelinde plakların peşine düşerek kaleme aldığı ve İzmir'in eğlence hayatından da kesitler taşıyan bu güzel çalışma, İzmir'in zengin renkleri eşliğinde, değerini anlamak isteyenler için, yeni bir fırsat sayılabilir. Ayrıca Yılmaz Okyay'ın çevirisi de mükemmel. Bu kitaba belki farklı boyutta yeniden döneriz.
Şimdilik siz sevgili okurların dikkatini çekeyim istedim.