Afet değil ihmal öldürüyor... Kocaeli, Düzce depremleri ile bu cümle hafızamıza kazındı. Deprem gerçeği ile tanışalı çeyrek asır oldu. Geçen süre zarfında ders çıkardığımızı söylemek mümkün değil. Geçmişin gecikmişlikleri karşısı da devlet kurumları büyük mesafeler aldı. Devlet refleksi dediğimiz unsur bireysel refleksin çok önüne geçti. Kocaeli ve Düzce depremlerinde görev yapmış bir gazeteci olarak yaşanmışlıklara tüm detayları ile tanıklık etmiştim. Gazete manşetlerine taşınan başlıklar arasında 'Devlet enkazın altında kaldı' bugün geldiğimiz noktada devlet enkazın altında değil üstünde... Cumhurbaşkanı, Bakanları, üst düzey bürokratları var tüm kurumlarıyla vatandaşının yanında... Peki biz? Tüm tecrübe edilmişliğine rağmen üç kuruş fazla kazanma tamahı uğruna binaların statiği ile oynuyoruz. Binanın dengesi, doğanın dengesi velhasıl insanın dengesi ile oynamanın sonucu kaçınılmaz son.
Ege'nin incisi İzmir'de yaşananlar diğerlerinden farksız. Farkımız daha güçlü bir Türkiye... İşte o güçlü Türkiye'ye yakışmayan da bireysel ihmallerimiz.
Devlet ilk dakikalardan itibaren arama, kurtarma ve yaraları sarmak için canla başla çalışıyor. Toplumsal reflekste çok gelişti. Haber alındığı an itibarı ile tüm ülke İzmir için kenetlendi. Tıpkı Ankara gibi. Ankara, kurum, kuruluş, belediyeleri ve sivil toplum örgütleri ile İzmir için seferber oldu.
'Orada kimse var mı?' cümlesinden 'elimden tutar mısın'a geldik... ve o el tutuldu. Tutulmaya devam ediliyor.
Kalbimiz, gönlümüz ve dualarımız seninle İzmir... Yalnız değilsin. Acın acımız, hüznün hüznümüz... Büyük geçmiş olsun.
***
Ve koronavirüs... Çok hızlı kanıksadık. Bana bulaşmaz havalarındayız. Bir rahatlık içindeyiz. 'Çember daralıyor' dedikçe tedbirleri tedbirsizlik haline getirdik. Kış kapıyı çaldı. Bu son virajdan çıkmak için tedbirleri daha sıkı uygulamak durumundayız... Sıradan gribal rahatsızlık hali alan Kovid-19 artık ailemizin içine kadar musallat oldu. Mümkün oldukça az temas... Ve, maske, maske,temizlik...