Gündem o kadar hızlı değişiyor ki... Bir tiyatro, ya da vizyondaki herhangi bir filmi izleme ihtiyacı duymuyorum.
Baş döndürücü gündemi takip etmek, kendi gündemini oluşturmak yoğun tempomuzun bir parçası.
Kente ve kendimize dair tüm yaşanmışlıkları kayda geçiriyorum.
Koca bir haftanın içinden çekip çıkartayım dediğim o kadar başlık var ki...
Satır aralarında kaybolması mümkün değil.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclis toplantılarını geride bıraktık. Hizmet yok...
Projenin esamesi okunmuyor...
Bütçeler tamam...
Unutulmuşluklarını haberleştiriyoruz.
Canım ülkem, sevdam...
Aşkım... Bir delinin kuyuya attığı taşla boğuşuyor.
Deli ortada yok. Kırk kişi pardon ülke ayağa kalktı taşı ve atanı arıyor.
Taş nerde?
Dağa çıkmış...
Dağ nerde?
Yanmış kül olmuş...
Son 1 haftadır yaşanan, Saray, Belge, Gizli Görüşme denklemi size de 'House Of Cards' ya da Designated Survivor izliyormuşuz hissi uyandırmıyor mu?
Kaybeden gazetecilik... Kulis haberciliği, dikkat çekmek için her duyduğumuz dedikoduyu "yukarıdaki kaynağıma göre" diye topu taca atarak yazmak, şahsi tahminimizi teyit etmeden gerçek gibi yansıtmak olmamalı...
"Olay doğru" diyen artık doğru dediği olayı ispatlamalı...
İddiayı yazan "Hata yaptım, hatamı düzelteceğim" diyerek köşeye çekiliyor...
Doğruysa ispatlamak iddia sahibine ait...
Açıklamalar ve olaylar, en heyecanlı Netflix dizisini geçti!
Yeni hafta yeni umutlar olsun.
Bekliyoruz yeni iddialar ve senaryoları...
Memleketi yormayın artık...
Heyecanımızı ve enerjimizi daha doğru mecralarda kullanalım.
Yalanınız elinizde patladı...