Ankara Anadolu'nun küçük bir kasabası gibi… Herkes bir birini tanır. Dostluklar ebedi… Arkadaşlıklar daimdir… Tanıdık tanımadık yoktur. Hep bir yerlerde bir şekilde yolunuz kesişir. Kesişmemesi mümkün değildir. Saflar net ve sıktır… Kim kiminle kim nerede iş tutar bilinir.
Kaypaklık, zemin kaymaları gibi durumlar her daim yaşanması mümkün.
Yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değiştirenlerde zamanla kendini ifşa eder.
Kıskançlık, hazımsızlık gibi durumlarla karşılaştığınızda yadırgamayın.
Hayatın içinde o kadar engeller ve engellemelerle karşılaşırsınız ki bu durum sizi olgunlaştırır.
Ankara'nın o küçük dünyasında kendini zeki zannedenler akılsız tutumları karşısında eridiklerinin farkına varamazlar. Ego, kibir ve iş bilmezlikleri her adımlarını ayağına dolar… Doğruları anlatın…
Bizim mahallede otlayıp karşı mahalleye yumurtlamak olmaz… 'Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol' derler… Her ikisini de beceremiyorsun… Endişelerini kaygılarını anlamıyorum. Üç günlük dünya için bu kadar fırıldak olmaya gerek var mı? Bence yok… Baki olan gök kubbede hoş bir seda bırakmak…
Dün söylediklerimin arkasındayım, bugün yine söylüyorum… Yarın yine söyleyeceğim.
Bu şehir sahipsiz değil…
Bu şehirde yaşanmışlıklar, birliktelikler gecenin karanlığına mahkûm değil. Ankara'nın gecesi de aydınlık gündüzü de… Siz bu milleti 'kek' mi sanıyorsunuz?…