Amerikan Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanıyan skandal kararı, İslam'ın ilk kıblesi olan, 400 yıl Osmanlı himayesinde kalan kentin, elimizden çıkışının tam 100. yıldönümüne rastladı.
Rastladı diyorum ama tabi ki rastlantı değil. 100 yıllık Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail hayalinin son durağı...
Kimse 300'lü yıllardan bu yana sürekli kavga, çatışma ve savaşlarla çekişmelerin merkezinde yer almış Kudüs için bu kararı basit bir siyasi adım olarak yorumlamasın. Bu, Kudüs özünde Ortadoğu'nun işgal girişimi, büyük planda son kalenin açıkça fetih ilanıdır.
Başlamadan önce Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin kutsalı Kudüs için biraz geriye gidelim… 300'lü yılların başında dini ve sembolik çatışmalarla başladı buradaki çekişmeler. İlk başta bir mabet ve inanç noktasında kutsal olarak uğruna kanlar akıtılan kent, tarih boyunca bu üç dinin inananları tarafından aralıklarla yönetildi. Sürekli el değiştirdi.
Asırlarca süren bu mücadelede üç dinin inananları da Kudüs sokaklarını terk etmedi. Çekişme o kadar arttı ki her kesim kendi mabetlerini surlarla çevreledi, inanç sembollerini sokaklara taşıdı. Kentte hava her zaman gergin oldu ama ortak akıl asırlarca sağduyu ile hareket edip Kudüs'ün ruhunu korudu… Peki Kudüs'ün siyasi işgal ayağı nasıl inşa edildi? Kısa bir tarihi notla anlatalım: 1. Dünya Savaşı sırasında yönetimi İngilizlere geçen Kudüs, 1922'de İngiltere koruması altındaki Filistinlilerin başkenti haline geldi. 14 Mayıs 1948'de İngilizlerin koruma rejimine son vermesi ile Birleşmiş Milletler (BM) idaresine bıraktı. İşte işin görünen siyasi boyutu da burada ete kemiğe büründü. Aynı gün İsrail'i geri almak isteyen Siyonistlerin de etkisi ile BM kararıyla Kudüs'ün yer aldığı topraklarda İsrail devleti kuruldu ve uluslararası statüye kavuşturuldu.
İşte asırlardır süren bu mabet ve kutsal çatışması bu tarih itibari ile daha kanlı ve sert yaşanmaya başladı.
Hal böyle olunca açıkça yüzyıllardır süren bu işgal çatışmalarına bugün ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararına 'masum' olarak bakamayız.
Yıllardır orada katledilen Filistinliler için başta ABD ile Avrupa'nın koruduğu işgalci İsrail'e "dur" diyen Türkiye, İslam'ın ilk kıblesi olan Kudüs'ü asla teslim etmeyecektir. Kudüs son noktadır. ABD bu çıkışı ile İsrail'in sırtını sıvazlarken aslında üç dinin inananlarına savaş açarken, yüzyıllık çekişmeyi yeniden kanla alevlendirmeye ve Ortadoğu'da temin edilmeye çalışılan barışa engel olmaya çalışmakta. Plan bu, fotoğraf çok net!
100 yıl önce yazılan senaryonun son perdesi ABD çıkışı ile oynanmakta… Bugün susarsak, Kudüs'ü teslim edersek vay halimize. Kudüs sadece davamız, inancımız değil, kaderimiz.
Kudüs, Ortadoğu'nun dünya dinlerinin merkezidir, kalbidir. Kalp yaralanırsa, düşerse yaşattığı koca bir coğrafya (Ortadoğu) da ölecektir.
Ve unutmayalım bu topraklara barış gelecekse yolu Kudüs'ten geçecek. Buraya sadece Kıblemiz olarak bakamayız, resmin tamamında Kudüs bu toprakların kaderi, barışı, geleceğidir. Kudüs düşerse ne tarih kalır ne topluluk… Vesselam...