Yaz yağmurları, bahar yağmurları, 'geldi-geçti' yağmurları… Meteorolojik tabirle yer yer yağmur geçişleri yaşanacak. Tahmin konusunda hakkını yemeyelim meteorolojinin… Bölgesel tahminle birlikte saat dilimine varıncaya kadar… Nerden çıktı şimdi yağmur ve meteorolojik tahminler demeyesiniz.
Birkaç dakika, hatta birkaç saatlik yağmur damlacıklarının başkent Ankara'yı ne hale getirdiğine, bu kentte yaşayanların tamamı tanıklık ediyor.
Üç yılı aşan zaman dilimindeyim Ankara'da…
'Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur başkenti esir aldı'nın ötesine geçmedik. Kimse kusura kalmasın. Darılmaca, gücenmece yok arkadaş… 'Bile bile lades' böyle bir şey olsa gerek. Kör göze parmak sokmak gibi bir şey… Ankara'nın her yağmur geçişinde kaderi bu olmamalı. Hem de belirli bölgeler… Bilinen lokasyonlar…
'Tedbir aldık da'nın ötesinde bir şey bu…
Mühendislik hizmetinin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Çok acil olanından… Ne bu yaşananlar ne de bu fotoğraflar başkente yakışmıyor. Kente dair daha başkaca sorunları tartışmak yerine bu basit sorun üzerinde her yağmurda fikir birliği oluşturuyorsak kendimizi bir çek etmeliyiz. Tablo nasıl biliyor musunuz? Meteorolojinin yağmur tahmini sonrası öncelikle foto muhabirleri malum yerlerde pusuya yatıyor… Beklemeye koyulan ikinci unsur ise belediye iş makineleri ve su tahliye araçları oluyor… Fotoğraf kareleri hep aynı, değişen bir tek kare yok.
Yalnızca fotoğraf karesine giren insan unsuru içindeki kıyafet renkleri ve araçların plakası oluyor…
Tablo tıpkısının aynısı… Foto muhabirinin beklediği acı bile değişmiyor. İfade ettiğim gibi değişen sadece zaman dilimi ile fotoğraf karesinde hapsolan unsurlar… Battı çıktıların batıp kaldığı dakikalarda Ankara trafiği de çıkılmaz bir hal alıyor. Cumayı cumartesiye bağlayan akşam saatlerinde yaşanan bu tablo geriye dönüp baktığımızda bize yabancı bir tablo değil…
Artık bu tablonun değişme vakti geldi de geçti… Yağmur dinip güneş hafif yüzünü gösterdiğinde bu bölgelere dair mühendislik hizmetlerinin gözden geçirilmesi bir türlü aklımıza gelmiyor. Çünkü toplumsal hafızamız bir sonraki yağmura kadar devre dışı kalıyor.
Bireysel hafızamızsa yaşanmışlıklara yenik düşüyor…