Seçim, sandık, propaganda derken hepsi tamamlandı. Şimdi hükümet kuruluşuna dair söylemler dillendiriliyor. Zamana endeksli ise çözüm yakındır. 'Zaman ne çabuk geçiyor' değil mi? Hızdır zamanı tüketen...
Günler, aylar, yıllar derken ömür almış yükünü son yolculuğa çıkmış bile. Hoş bir seda bırakmaksa niyet dönüp yapılanlara bir bakmalı…
Klasik pazartesi buluşmamızda birikmiş konuları bir kenara bırakıp manevi iklim dünyamıza değinmek istiyorum. İslam âleminin kutsal ayı, 11 ayın sultanı Ramazan, çarşamba günü kılınacak ilk teravih namazından sonra, gece kalkılacak sahur ile başlayacak…
Gönüller sevgiyle dolup taşacak. Hayat manevi bir iklimle daha lezzetli hal alacak.
Ramazan ayı mı bize misafir, biz mi ona bilinmez ama 'hoş geldin' der başköşeye otururuz. 'O' bizi ağırlar, biz onu misafir ederiz. Biz onu tutarız, o bizi asla bırakmaz. Hep geçmişi yad eder ona özlem duyarız ya… Yaşanmışlıkların lezzetidir özlem duyulan.
O lezzetin hayat bulmasını sağlayanların biz olduğunu unutmamalı. Dünü biz nasıl hafızamızda canlandırıyor isek, çocuklarımız da bizimle yaşadıklarını geleceğe taşıyacak… Geleceğe taşınabilecek Ramazanlar yaşamalı. Yaşamalı ki geleceğe anlatılacak Ramazan yaşanmışlıkları olsun.
Bu bağlamda Ramazan ayında yaşadıklarımızın, tutuğumuz orucun, kıldığımız namazın manevi iklimimizi zenginleştirmesini diliyorum.
Seven kim, sevilen kim? Sevgili Ramazan, hoşgeldin 'Sevgili'den, hoşbulduk 'Sevgili'ye...
Sevmek benim, sevebilmek senin tercihin… Hem seven hem de sevilen olabilmektir temel esas… Hoşgeldin Ya-Şehri Ramazan…
Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta olsun…