Fenerbahçe'nin takım içinde yaşadığı sorunları geçen hafta çok detaylı olmasa da dile getirdim. Samandıra'da oynayan çivileri çakacak kimse kalmadığını belirtirken, resmi siteden yedi yıllık çalışanlarını (Volkan Ballı) ajanlıkla suçladılar.
Halbuki Daum ile Aykut Kocaman arasında artık olmayan köprülerin, yola sağlıklı devam etmek adına yeniden kurulması gerekiyordu.
Daum'un oyuncularla olan "ilişkisizliğini" tamir edecek hamleler de gerekiyordu.
Bir hafta önce cezalı oyuncu, sabah üçte evine girip, antrenmana yetişmeye çalışırken arabasıyla taklalar atıyor. Bir hafta sonra "sakatım" diyen oyuncu sabaha kadar eğleniyor ve evindeki tartışmada, elini kullanamayacak kadar derin bir kesikle hastaneye yatıyor.
1,5 aydır "gideceğim" diyen bir dünya yıldızı var. Beşiktaş maçında Emre ile Andre Santos, Twente'de Semih ile Cristian yürüyorlar birbirlerinin üstüne. İlk 11'de olmadığını gören Güiza Samandıra'dan basıp gidiyor.
Maçtan alındığında yardımcı hocaya "resti" çekiyor.
Teknik direktör çift forvetle sahaya çıkıp, sonuç kötü olduğunda "ne yapayım, oyuncular istedi" diyerek sorumluluktan sıyrılmaya kalkıyor.
Neresini tutsanız, elinizde kalan bir takımın; hem rakiple, hem de hakemle uğraşması mümkün değildi.
Bu yüzden Yıldırım'ın varlığını tekrar Fenerbahçe'ye armağan etmeye karar vermesi gerekti. Samandıra'dan sonra ligin de çivilerinin oynayacağına işarettir bu.