Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico'ya geçen sezon başından beri muhalifim. Brezilyalı teknik adamın Fenerbahçe'yi ileri götürecek kaliteye ve yeteneğe sahip olduğuna inanmadım. Kararları, takımı çalıştırış biçimi, kadro yaparken seçim kriterleri ve maç sürecindeki müdahaleleri bana göre yeterli değildi.
Bu nedenle benim bir takımım olsa başına Zico'yu getirmeyeceğimi, Fenerbahçe'yi de yöneten olsam Zico ile çalışmayacağımı yazdım, söyledim.
ÖZLEDİĞİMİZ SPOR ADAMI
Fakat hiçbir zaman Zico'nun karakterine, adamlığına, hayata bakışına eleştiri getirmedim, aksine hep arkasında durarak destekçisi oldum. Yaptığı açıklamalar, egodan uzak alçak gönüllü davranışları, kendini ikinci plana atarak başarıları başkalarına pay etmesi, ılıman tavrını koruyarak olaylara objektif yaklaşması, hepimizin özlemini duyduğumuz spor adamı davranışlarıydı.
İkilem bu noktada doğdu zaten. Böylesine sevilen ve sempati duyulan Zico için "Gitmeli" demek, hangi seçimin ürünü olmalıydı.
Birçok mesaj alıyorum. Show TV'deki son 6 Pas programında da Ahmet Çakar ile tartıştık. Zico'dan özür dilemem isteniyor. Bir hakaret etsem, haksız bir eleştiri yapsam elbette özür diler, affedilmek isterim.
F.Bahçe'nin daha çağdaş futbol oynamasını istemek özürü gerektirmiyor. Bu çağdaşlık için önemli olanın futbolcular arasındaki mesafenin kısalığı olduğu iddia edip, bunu yapamayan teknik direktör ile çalışılmasının yanlış olduğunu savunmak da özürü gerektirmiyor.
Deivid'i onlarca maç tek santrafor oynatan bir görüşün sahibinin yeterli olduğunu hala düşünemem. 'Dünya Kupaları'nda oynamış büyük bir yıldız iseniz, futbolcuyu gözünden tanımalısınız' görüşüne katılırım. Ama o zaman haftalarca ilk onbir oynayan, Can Arat'ın, Kerim Zengin'in nerede olduğunu da sorarım. Şu son CSKA maçında bile oyundan çıkacak oyuncunun Semih olarak belirlenmesi veya bu değişiklik sonrasında santrfora Deivid'in geçmesine karar veren mantığı sorgularım.
Fenerbahçe, bugün herkesin takdirini toplayan başarıyı, istikrarlı ve onaylanan saha performansı ile aldı. Bunları başaran isim Zico'dur. Bu takımı 66 maç sonra bile olsa böyle oynatan bir teknik adam için "Gitmeli" yerine "Beklenmeli" yorumu yapılabilir. Benden özür bekleyenlere, bu cevabı verebilirim. Fenerbahçe'nin tarihinde bir ilk gerçekleştirmesi, Şampiyonlar Ligi'nde yol alması bu kararın nedeni değildir. Neden; sahadaki gelişmedir. Bu yüzden Manisa beraberliği sonrasında "Alkışlıyorum" diye yazdığımda, bir çokları "Bizimle dalga mı geçiyorsun" dedi.
KRALA 'ÇIPLAK' DİYEN BİRİ VAR
Şu anda sadece ' karamsarlığımdan ' kurtuldum, ' endişelerim ' duruyor.
Fenerbahçe'nin bugün geldiği noktadan gurur duyan, sevinç içinde olanlardan bana kızanlar var, biliyorum. Sakın ukalalık olarak saymayın ama "İyi ki bunlar yazılmış, bu eleştiriler yapılmış" diye düşünmeleri gerekir. Yanlışlar gösterilmese, düzeltilmese ve bu baskı ortamı oluşmasa, geçen senenin uyuşuk, keyifsiz, sıkıntılı, neredeyse pozisyonsuz maçları, bu sezon başında da olduğu gibi devam edecekti. Etraflarına bir baksınlar, konuşulanlara bir kulak versinler ve hiç olmazsa buralarda, krala "Çıplak" diyebilen birisinin olduğunu bilsinler.