ABD Başkanı Donald Trump'ın önceki akşam Beyaz Saray'da buluşturduğu Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın iki ülke arasında 1990'lardan beri devam eden anlaşmazlığa son noktayı koyması bölgenin jeopolitik dinamiğinde Türkiye'nin merkezde yer aldığı yeni bir dönemin kapılarını sonuna kadar açacaktır.
Bu yeni atmosfer bölgesel değişimi tetikleyecektir. Hatta gözlerin endişeyle çevrildiği Rusya ve İran dahi konvansiyonel tutumlarını gözden geçirecektir. Çünkü kendi sorunlarıyla meşgul olan bu ülkelerin, komşularının dertleriyle uğraşacak mecalleri yok.
Rusya yeni doktriniyle hinterlandındaki ülkelere artık "koltuk değneği" olamayacağını ve bu ülkelerin kendi ayakları üzerinde durarak birbirleriyle ya da AB, Türkiye, ABD veya Çin gibi aktörlerle yeni stratejik ilişkilere girebileceğinin sinyalini çoktandır veriyordu zaten.
Rusya bundan sonra Sovyetler'den kalma sert hegemonik güçle değil daha pragmatik bir stratejiyle hareket edecek. Zira bölgede ortak ideoloji yerine farklılaşan ulusal çıkarlar öne çıkıyor. Bu da Moskova'nın hinterlandındaki Güney Kafkasya, Orta Asya veya Doğu Avrupa'daki ülkelerin siyasi rejimlerinin mahiyetini öncelikli tehdit algılayan eski anlayışını terk etmesine yol açıyor.
***
Kremlin artık bölgesel dengenin garantörü olarak değil yeni küresel sistemde çok katmanlı bir stratejiyle hareket ediyor. Bu yeni jeopolitik anlayışın küreselleşmesinde kuşku yok ki Türkiye'nin çığır açıcı hamleleri belirleyici oldu. Çünkü Türkiye işbirliğini ideolojik sabitelerden ziyade tarihsel bağlara, adalete, rasyonaliteye, açıkça tanımlanmış karşılıklı faydalara göre belirleyen çok etkili bir yakın dönem dış politika arşivine sahip.***
Rusya, Çin, İran veya Avrupa'nın hegemonyasının zayıfladığı bir dönemde Türkiye'nin öne çıkması ABD'nin de olumlu göreceği bir opsiyon. Öte yandan diğer aktörler de ABD'yi dengeleyen bir güç olarak Türkiye'nin bölgede artan nüfuzuna pozitif yaklaşıyor.