Bu yıl dünyanın tercih yılıydı. Bir bakıma farklı kıtalarda 54 ülkede seçimler yapıldı. Genel itibarıyla sandıktan çıkan iradeye baktığımızda Türkiye'den Brezilya'ya, Venezuela'dan Almanya'ya, Hindistan'dan Fransa'ya, Bangladeş'ten Endonezya'ya, Pakistan'dan Rusya'ya, Meksika'dan Avusturya'ya ve Gürcistan'dan İngiltere'ye kadar hemen her ülkede insanların hem bireysel hem toplumsal hem ulusal hem de küresel gidişattan memnun olmadığını ve değişim istediğini görüyoruz.
Farklı uygarlıklara sahip ülkelerdeki sandıklardan çıkan sonuçlar, ulusal ve küresel düzeydeki 'müesses nizamlar'a birer darbe niteliğindeydi. 2024 yılının seçim maratonu 5 Kasım'daki ABD 'başkanlık seçimleri'yle devam ediyor.
Onlarca ülkede oy veren milyarlarca insan emperyalist taşeronların kontrolüne verilmiş kendi ülkelerindeki ulusal statüko yanında ABD'nin hegemonyası altındaki küresel statükodan da son derece rahatsız olduğunu ortaya koydu.
***
Zira
Batı'da veya Batı dışındaki dünyada olsun fark etmiyor. İnsanlar hayal kırıklığı içinde. Geleceğe dair umutları yok.
Küresel karamsarlık çağındayız sanki.
Bunun en büyük nedenlerinden biri
Batı dünyasının ekonomik, siyasi ve askeri açıdan yol açtığı kaoslardır. Özellikle ABD ve Avrupa'nın İsrail'in
Gazze'deki barbar soykırımına verdiği destek Batı'daki ahlaki, insani ve vicdani çöküşü daha da derinleştirdi.
Bireysel ve toplumsal düzeyde artan
değersizlik hissi, nihilizm, hayal kırıklığı ve ümitsizlik dünyayı yeni arayışlara zorluyor. Haliyle
Beyaz Adam'ın 'vahşileri medenileştirme' dönemi sona eriyor.
Avrupamerkezcilik darboğazda. Emperyalist güçlerin geri bıraktırıp vesayet altına aldıkları ülkelere kendi projelerini dayattıkları
post-kolonyalizm çağı kapanıyor. Yeni bir dönemin kapıları aralanıyor.
'Rusya mı Avrupa mı?' veya 'Çin mi ABD mi?' şeklindeki dayatmalarla karşılaşan
birçok ülke rotasını Brüksel veya
Washington yerine artık Moskova ile Pekin'e
çeviriyor. Nitekim bu
tercihe zorlanan Gürcistan, Moldova, Avusturya, Macaristan,
Brezilya, Slovakya,
Hindistan, Endonezya
ve
Pakistan gibi ülkeler
seçimlerini Batı karşıtı bloktan yana kullandı.
***
İşte bu yüzden 22-24 Ekim tarihleri arasında
Rusya'ya bağlı Tataristan'ın Kazan kentinde düzenlenen
BRICS zirvesi, Batı'nın hâkimiyetine meydan okuyan
küresel dinamiklerdeki değişimin simgesi haline geldi.
'Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik İçin Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi' temalı BRICS zirvesi
jeopolitik fay hatlarının harekete geçtiği,
Ukrayna ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın farklı cephelerindeki vekâlet savaşlarının kızıştığı ve
tarihin daha da hızlandığı bir aşamada gerçekleşti. Bu bakımdan, çok kutupluluğa geçişi temsil eden BRICS'in son zirvesi
Atlantik'in küresel statükosuna adeta bir meydan okumaya dönüştü.
Çünkü Batı'nın
üstünlük kompleksi ve
ırkçı bir tutumla diğer ülkelere yaklaştığı Atlantik ittifak sistemine karşı BRICS, kendini bir alternatif
olarak konumlandırıyor. BRICS'e göre
Batı modeli artık ilerlemenin tek yolu değil. Ekonomik alanın dışında
her ülkenin kendi norm ve değerleriyle uyumlu yeni bir küresel sistem kuruluyor. Dünya
bu bağlamda tercihini yaptı. Şimdi gözler
ABD'de.