ABD ve Avrupa'nın inşa ettiği Atlantik sisteminin savunucuları, Çin ile Rusya arasında giderek derinleşen ittifak stratejisini 'uğursuz gelecek' diye niteliyor. Bir bakıma Batı'nın kâbusu gerçekleşiyor.
Zira ABD, Rusya ile Çin arasındaki her yakınlaşmayı bir beka sorunu olarak görüyor.
II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD, güç dengesi adını verdiği stratejiyle büyük güçlerin kendisine karşı ittifak yapmasını hep engelledi.
Fakat şimdi ABD kadim stratejisinden artık istediği randımanı alamıyor. Çin ve Rusya, özellikle de Ukrayna cephesinde büyük güç ittifakını yeniden kurdu.
Bu jeopolitik gerçekliğin bütün ağırlığını hissettirdiği Ukrayna savaşı bu nedenle küresel güç dağılımında mevcut dünya düzenini yeniden tanımlayan ve dönüştüren bütün dinamikleri tetiklemeye başladı.
Haliyle dünyamız Çin-Rusya ittifakının, ABD'nin Avrupa ve Asya'da inşa ettiği statükoyu altüst edeceği bir döneme giriyor.
***
Önümüzdeki süreçte küresel arenadaki
büyük güç rekabetinde asıl değişken artık Çin-Rusya ekseni olacak.
Bu ittifakın mahiyeti
sadece Atlantik ve Pasifik'teki güç dağılımını değil
dünyanın diğer bölgelerindeki dengeleri
de derinden etkileyecektir.
Kremlin önceliğini Avrupa'nın büyük güç ilişkilerini
kıtasal düzeyde yeniden kurmaya verirken Pekin ise küresel düzenin temel yapısını dönüştürmeye çalışıyor.
Bu bağlamda iki aktörün
eşgüdümü dünya çapındaki
Batı egemenliği çağını sona erdirmeye odaklanmış durumda.
Bu
reelpolitik uyumda her iki taraf da kazanıyor.
Nitekim Çin ve Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler, Batı'nın Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya'ya uyguladığı
yaptırımların ardından daha da derinleşti.
İki ülkenin ticaret cirosu
2022'de 190 milyar dolara ulaşarak 2021'de
kırılan 147 milyar dolarlık rekoru geride
bıraktı. Aralık 2023'te ise
240.1 milyar dolara ulaştı. Bir önceki yıla göre
yüzde 26.3 artışa karşılık gelen bu oran iki
ülkenin de
hedeflerini aştı.
Her iki ülkenin
mukayeseli üstünlüklerinden fayda sağladığı bu ticarette
Rusya enerji, yüksek askeri teknoloji ve
bilişim sektöründeki ürünlerini ihraç ederken
Çin de Rusya'ya ihtiyacı olan
finansmanı, hammaddeleri, bitmiş mallar ve otomobilleri gönderiyor.
***
Çinli firmalar ayrıca Rusya'dan
siber uzmanları işe alıp Rus
yapay zekâ girişimlerini
de birer birer satın alıyor.
Rusya'nın askeri üstünlüğü daha çok Çin'in
hipersonik ve nükleer teknolojideki açığını kapatmaya hizmet ediyor.
Çin ve Rusya arasındaki bu uyum, karşılıklı çıkarlara göre şekillenen
büyük güç sinerjisiyle ilgili. Bu sinerji olmasaydı Rusya'nın Batı'nın ekonomik yaptırımlarına göğüs germesi sancılı olurdu.
Ancak iki ülkenin
'sınırsız ortaklığı' Batı'nın ekonomik yaptırımlarını işlevsizleştirdi. Bugün
cephaneliği tükenen ABD ve Avrupa, Ukrayna'ya gönderecek
mühimmat bulamazken Çin elindeki
barutun büyük kısmını
askeri imalat üretimi için Rusya'ya gönderiyor.
Dolaysıyla Çin-Rusya ittifakı hem Batı'ya dayalı
küresel ekonomik dengeyi hem de
küresel askeri cepheyi derinden sarsıyor.
Bunun bir sonraki halkası ise
küresel çaptaki siyasi ve jeopolitik dönüşüm olacaktır. Nitekim dünyadaki
aktörler bu değişime göre daha şimdiden
pozisyon alıyor. Çoğunluk güç kaybeden
Atlantik'ten uzaklaşıp Asya- Pasifik eksenine yatırım yapıyor.
İşte burada Türkiye'nin alacağı pozisyon hem ülkemizin hem de
küresel güç haritalarının geleceği için kritik bir önem arz ediyor.
Hesap hatası yapmadan dengeyi iyi kurmak lazım. Yoksa bir yüzyılı daha kaybedebiliriz.