ABD'nin liderlik ettiği Batı dünyası yenilgiye ve ihanete doymuyor. Irak ve Afganistan'dan sonra şimdi de Ukrayna'da yeni bir hezimeti yaşıyor.
Batı dünyası 2004'teki renkli devrim ile ateşe attığı Ukrayna'yı kaos yurdu haline getirdikten sonra ülkeyi şimdi kendi kaderine terk ediyor.
Tıpkı işgal, iç savaş, açlık, terör ve her tür şiddetin adeta tema parkı haline dönüştürüp harabeye çevirdikleri Somali, Sudan, Suriye, Irak, Afganistan, Kamboçya, Yemen, Libya, Lübnan, Filistin, Tunus ve daha nice ülkede yaptıkları gibi.
Kan ve kaosla beslenen emperyal Batı dünyası böyledir. Son kurbanları Ukrayna oldu. ABD Başkanı Joe Biden'ın kuklası Volodomir Zelenski, Batı'nın vaatlerine kanarak ülkesini yeni bir kaosa sürükledi.
Önce kahramanlaştırılan Zelenski artık ABD ile hareket eden işbirlikçi bir lider olarak anılıyor. Yoksa aklı başında hiçbir devlet başkanı ülkesini böyle bir felakete sürüklemez. Ya da Zelenski, ABD'nin ihanet tarihinden hiçbir ders çıkaramayacak kadar saf ve tecrübesiz biriymiş.
ABD ve AB'ye fazlasıyla bel bağlayan Zelenski'nin yaşadığına benzer bir hayal kırklığını şu sıralar Suriye'deki PKK/YPG'nin yönetim kadrosundaki teröristler de yaşıyor.
Türkiye'nin eli kulağındaki operasyonu öncesi adeta Amerikalı efendilerine yalvaran teröristlerdeki yüzüstü bırakılmanın travmasını ve yabancı medyaya verdikleri yardım dilenen zillet dolu beyanlarını ibretle seyrediyoruz.
***
Fakat ne yapsanız da bazı kuklalara emperyal Batı çağının artık sona erdiğini kavratmanız çok zor. Bu tarz sarsıcı hezimetlerle bazen ayılsalar da gönüllü kölelik sendromları kaldığı yerden yine devam ediyor. Tıpkı Erdoğan nefretiyle malul ve tasması Biden'ın elindeki muhalefetimiz gibi...
Batı'nın Ukrayna'da teslim bayrağını çekerek Rusya'ya toprak verip ateşkes sağlamaya çalıştığı bir dönemde Zelenski hâlâ 'zafer'den ve Putin'i yenmekten dem vuruyor. Gerçeklerden kopuk bizimkiler de benzer şekilde sabah akşam Erdoğan'ı devirme hayalleriyle yaşıyor.
Oysa hakikati görenler ABD'nin Ukrayna'daki hezimetinin kaçınılmaz olduğunu daha savaş başlamadan dile getiriyordu. Bu kesime son olarak Henry Kissinger da katıldı. 23 Mayıs'ta Davos'ta konuşan ABD'nin eski dışişleri bakanı Kissinger, Ukrayna'da barış için Batı'nın Kırım ilhakını tanımasını önerdi.
Hatta daha da ileri giden 99 yaşındaki Amerikalı 'duayen stratejist', ABD'nin Rusya dışında Çin ile de iyi ilişkiler geliştirmesi ve Tayvan'ı gergin ilişkilerin merkezine koymaktan kaçınmasını önerdi.
Tarihin ironisine bakın ki Vietnam, Laos ve Kamboçya'da her tür insanlık suçu işlerken Kissinger'ı ayakta alkışlayan emperyal küreselciler Ukrayna'daki 'realist' çıkışı nedeniyle onu yaşına bakmadan adeta linç ediyor.
***
Fakat hezimet itirafı en tepedeki isim olan Biden'dan gelince bırakın dünyanın dört bir yanındaki Amerikan gramofonlarını bizzat ABD'nin yönetim kadrolarını elinde bulunduran en şahin Yankee'lerle savaş lobisinin en hunhar odakları bile sessizliğe büründü.
Daha önce "Ukrayna, son Ukraynalı ölene kadar savaşacak" açıklamasını yapan ve Ukrayna'daki zaferle yetinmeyip bir de Moskova'da rejim değişikliği isteyen ABD Başkanı Biden, Ukrayna'yı yüzüstü bırakarak 'Kiev uzlaşı için Rusya'ya toprak vermeli' dedi.
İşte buna 'tükürdüğünü yalamak' derler.
Bu sözler sadece Ukrayna'da değil Avrupa ve ABD'de de büyük öfkeye sebep olunca Biden, "Onların toprağı, ben söz sahibi değilim. Ancak barış için bir taviz verilmesi gerekiyor" diyerek kıvırdı.
Şimdi Batı kamuoyu ve analistleri soruyor... "Madem böyle olacaktı biz bu işe niye giriştik?" Kuşkusuz bu hezimetin yol açtığı tartışma daha da derinleşecek. Bunun yorumunu sonraki yazıya bırakarak şimdilik şunu söyleyebiliriz...
Amerikan yönetimi gerçeklerle yüzleşmek yerine bu yenilginin faturasını da şimdiden Türkiye, Çin, Almanya ve Hindistan'a kesmiş durumda. Fakat ABD bu kez baltayı taşa fena vurdu. Boşuna, 'Papaz her zaman pilav yemez' dememişler...