15 Temmuz destanından sonra Batı'ya karşı daha bağımsız ve yerli bir siyaset izleyen Türkiye'nin özellikle Asya açılımı kapsamında Rusya, Çin ve İran ile geliştirdiği ilişkiler yanında Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz ve Kafkasya'da yaptığı destansı hamleler küresel statükoyu derinden sarsıyor. Şimdi de gözler Kıbrıs'taki yeni hamlelerde.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel ezberleri bozan bu tarihi adımları nedeniyle emperyal merkezdeki elitleri hafakanlar basıyor. Gün yok ki bunlardan birinin Batılı bir medya organı ve düşünce kuruluşundaki hezeyanlarına denk gelmeyelim.
Yeni Türkiye'ye düşmanlıkta sınır tanımayan bu kesimlerin başında ise küreselcilerin kullanışlı aptalları konumundaki neo-conlar geliyor.
Yahudi lobisi, kartel medyası ve uluslararası finans çevreleri yanında 'derin Amerika'nın kadim ideolojisi siyonist-evanjelizmi de arkalarına alan neo-conlar'ın 'teröre karşı savaş' stratejisiyle başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasını ABD ve İsrail'in çıkarlarına göre yeniden dizayn etme projeleri hezimete uğradı.
***
ABD'de
FETÖ benzeri bir mantıkla her kuruma sızan Yahudi kökenlilerin liderlik ettiği neo-conlar,
bu yenilginin sorumlusu olarak
ise Sayın Erdoğan'ı görüyor.
Bütün planları çöken neoconların son kozu 15 Temmuz işgal ve darbe girişimiydi. Bu hain teşebbüs de Türk milletinin çelikten iradesi karşısında tuzla buz oldu.
Ve geldiğimiz aşamada Türkiye'yi
düşman müttefik ilan eden ABD, şimdi strateji değiştiriyor. Seçim kampanyasında neo-conların ağzıyla konuşan ve
"Erdoğan'ı devirme" sözü veren Joe Biden, ABD Başkanı olduktan sonra Türkiye ile yeni bir sayfa açmaya mecbur kaldı.
14 Haziran'da Brüksel'deki Erdoğan- Biden görüşmesi, bir bakıma
bu yeni reel-politikanın ilanıydı.
Biden'ın geri adım atması en çok da neo-con
çevreleri küplere bindirdi.
Örneğin 15 Temmuz darbe girişimini,
Newsweek dergisine yazdığı
24 Mart 2016 tarihli "Türkiye'de Erdoğan'a darbe olacak mı?" başlıklı bir yazı ile aylar öncesinden 'muştulayan' neoconlardan
Michael Rubin, Biden'ın Türkiye ile yeni sayfa açma mecburiyetine her platformda ateş püskürüyor.
Darbe manyağı Rubin,
The National Interest dergisinde çıkan 12 Temmuz 2021 tarihli
"Türkiye'yi Rusya ve İran'a karşı bir siper ve istihkam duvarı olarak kullanmak bir hüsnükuruntudur" başlıklı yazısında Biden yönetimini topa tutmuş.
***
ABD'deki
"Erdoğan'sız Türkiye" projesini savunan
kanadın akıl hocalarından ve
en fanatik sözcülerinden olan
Rubin yazısında, "Yirmi yıllık
Erdoğanizmin Türk toplumunu
dönüştürmediğini sanmak
yirmi yıllık Humeyni iktidarının
İran'ı değiştirmediğine
inanmaktır. Bu iki yaklaşım da
aptal bir yanılsamadır" demiş.
Güvendiği dağlara kar yağan Rubin'in maruz kaldığı travma her satırına yansımış.
ABD'nin en saygın akademik kurumlarında görev almasına rağmen Rubin'in üslubu
sokak magandalarını aratmıyor.
Buna şaşırmamak lazım.
Zira
akademik maganda Rubin daha önce de sokak
ağzıyla birçok makale kaleme
almıştı. 2017'de
ABD'nin Türkiye'yi Panama gibi işgal edip Erdoğan'ın iktidarına son vermesini istemişti.
2018'deki makalesinde de "
Türkiye artık rakip ve potansiyel düşman" diye yazmıştı.
Rubin hayli öfkeli ve oldukça da umutsuz. Bu kez bir çıkış göremiyor. Çünkü yeni dünyanın paradigması ve bu yeni dünyanın en güçlü burçlarından olan
Türkiye karşısında Biden'ın bile alttan almak zorunda kalması darbeci Rubin'in kimyasını altüst etmiş.
Yazısında bol keseden ABD adına ahkâm kesiyor, akıl veriyor.
İsrail yanlısı neo-conların sığ anlayışını ABD'ye giydirmeye çalışmış.
Oysa köprünün altından çok sular aktı. Geçti o devirler.
Eskiler boşuna
'dünya devran devrandır' dememişler.