2007 yılında 'Newsweek Türkiye' dergisinde ekoloji konularında haberler yazan bir arkadaşım, 'parti kurup siyasete atılacağını' söyleyince gayri ihtiyari gülümsedim. Nedenini sorunca "Tek yeşille bahar gelmez" dedim. Ardından da başarılı olmak ve iktidara gelmek istiyorsa 4Y stratejisine sahip olması, doğanın yeşili yanında diğer üç yeşilin de gücünden yararlanması gerektiğini vurguladım. "Nedir onlar?" deyince, "Askerin, doların ve İslam'ın yeşili. Oysa senin kuracağın partide tek yeşil var. Dört yeşil bir arada değilse iktidara gelmen zor" cevabını vermiştim.
Nükte olsun diye söylediğim şey aslında biraz da günümüzdeki jeo-politikanın gerçeğiydi. Zira eskiden dört yeşilin gücünü arkasına alan ABD, 1945'lerden 2008'lere kadar dünyada istediği rüzgârı estirebiliyordu. Şimdi askeri olarak tükendi. İslam dünyasından istediği randımanı alamıyor.
Ekonomik olarak da artık doların egemenliği her geçen gün sarsılıyor. Hâsılı kelam kazancı özelleştirirken kayıpları toplumsallaştıran Amerikan kapitalizmi zor günlerden geçiyor. İmparatorluk kan kaybediyor. Amerikan rüyası kâbusa dönüşüyor.
Bu yüzden manipülatif imaj çalışmaları eskisi gibi sonuç vermiyor. Haliyle dünya artık ABD'ye hiçbir yerde yeşil ışık yakmıyor.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Fakat pes etmeyen ABD'nin can havliyle son çare olarak çevre yeşiline sarılması dikkat çekici. Asia Times'tan Profesör Jonathan Tennenbaum, ABD'nin yeni doktrini 'yeşil emperyalizm' ile ilgili dikkate değer yazılar kaleme alıyor. Şunu görüyoruz ki aslında 'gezegeni kurtarma' gayreti zordaki ABD'nin yeni emperyal stratejisidir.
Eskiden petrol ve gaz nasıl askeri işgallerin nedeni olduysa şimdi de küresel ısınma ve çevre sorunları ABD'nin yeni küresel saldırganlığının manivelasına dönüşecek.
Hafife almamak lazım. Çünkü Joe Biden'ın yeşil emperyalizm doktrinine iyi hazırlandığını görüyoruz. Göreve gelir gelmez Paris Anlaşması'nı yeniden imzalayan Biden şimdiden iklim değişikliğinin ABD'nin dış politikasının ana ekseni olduğunun altını çiziyor. Kampanyasında sürekli bu konuyu işledi. Geçen ayki Münih Güvenlik Konferansı ile G7 sanal zirvesinde küresel ısınmaya vurgu yaptı. 27 Ocak'taki konuşmasında da iklim değişikliğinin 'küresel bir varoluşsal tehdit' olduğunun altını çizerek "Bu meselede ABD öncü olacak" dedi.
***
ABD'de şimdiden yeşil emperyalizm stratejisi için 2 trilyon dolarlık bir bütçe oluşturulmuş halde. Biden sık sık "İklim değişikliği ile mücadelede sorumluluklarını yerine getirmeyen ülkelerin karbon salımı ile kirlenmiş ürünlerine izin verilmeyeceğini" dile getiriyor.
Burada ABD'nin asıl hedefi Çin ve Rusya'nın fosil yakıt ağırlıklı ekonomileri. Kampanyası döneminde karbon salımının azaltılması için her ülkenin üzerine düşeni yapması için küresel çapta diplomatik bir girişim başlatacağının altını çizen Biden, "Bu en çok da Çin için geçerli olacak. Şartları yerine getirmeyen ülkeleri sorumlu tutacağız. Çin yanında Çin'in bütün Asya ülkelerinde destek verdiği projeleri ve buralara akıtılan milyon dolarlık finansal destekleri de durduracağız" demişti.
Her şey gayet net. Öncelikli hedef Çin'in modern İpek Yolu projesi. Bu proje kapsamında Çin'in onlarca ülkede başlattığı 240'a yakın kalkınma projesini baltalamak isteyen ABD, bunun için 'yeşil enerji, iklim değişikliği, küresel ısınma ve karbon salımı' bahanelerini devreye sokacak. Sadece Çin değil Çin'den destek alan ülkeleri de siyasi, askeri ve ekonomik kaosla tehdit edecek.
Ne var ki dünyanın bu saatten sonra ABD'nin yeni doktrini yeşil emperyalizme yeşil ışık yakması çok zor.
Üstelik 4Y'deki diğer yeşil güçlerin desteğinden de mahrum. İşte bu yüzden yeşil emperyalizm hamlesi de 'terör ile savaş' stratejisi gibi fiyaskoyla sonuçlanacak.